ölüm ile ayrılığı tarttılar elli dirhem fazla geldi ayrılık
ölüm ile ayrılığı tarttılar elli dirhem fazla geldi ayrılık Ne90'dan bulabilirsiniz
Ayrılık Ölümden Elli Dirhem Fazla Mıdır?
Ölüm ile ayrılık müsâvi midir? Bizden ayrılanları kalbimize mi gömeriz; yoksa toprağa gömdüklerimizi kalbimizden de uğurlar mıyız? Böylesi sorulara yanıt bulmak güç. Zaten, yanıt bulmak isteyen kim? Birçok şair, şiirlerinde ölümü anlatmaya çalışmış dilleri döndüğünce. Her biri kendi penceresinden bakmış ölüme, şiirlerinde ölümü resmetmişler adeta. Ama öyle bir şiir var ki yazımın serlevhâsını ona borçluyum. Bu şiire soğuk bir kış gecesinde rastladım. Şöyle söylüyordu Karacaoğlan:
“Seyyah oldum gezdim gurbet elleri
Kâr etti canıma yeter ayrılık
Anlatayım başa gelen halleri
Ölümden çok çektim beter ayrılık”.
Okumaya devam ettim:
“Gurbet eli bizim için yaptılar
Çatısını pek muntazam çattılar
Ölüm ile ayrılığı tarttılar
Elli dirhem fazla geldi ayrılık”.
Öylece kalakaldığımı hatırlıyorum. Tokat gibi çarpmıştı yüzüme bu mısra. Sarsmıştı beni. Sanki gizli bir el omuzlarımdan tutup silkmişti. Sayıklıyordum: Ölüm, ayrılık, tartmak, elli dirhem, fazla gelmek… Günlerce bu soru döndü durdu aklımda. Doğru cevabı bir türlü bulamıyordum. Ayrılık, ölümden nasıl elli dirhem fazla gelebilirdi? Ayrılanlar bir daha kavuşamaz mıydı? Yoksa kavuşmak “öbür tarafa” mı kalmıştı? Birçok soru koşuşturuyordu zihnimin küçelerinde. Zihnimde dönüp duran bu sorulara yanıt bulmak için kabristanlara gittim. Orada medfun bulunanlara sordum: Ey bizden evvel ukbâya göçenler, ölüm ile ayrılığı tartsanız hangisi fazla gelir? Kulakları sağır edercesine bir sessizlik… Cevap yok. Ayrılanlara sordum: Ey, hasret-i hicran oduyla yananlar, ölüm ile ayrılığı tartsanız hangisi fazla gelir? Her birinden bin âh-u zâr işittim. Sonunda sorumun cevabını Süleyman Efendi’nin kahve ocağında yazılı şu mısrada buldum:
“Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı.”
Karacaoğlan haklıydı. Ayrılık, ölümden elli dirhem fazlaydı ve kahve ocağındaki radyoda o sıra şu şarkı çalıyordu:
“Ayrılık, ayrılık, aman ayrılık
Her bir dertten âlâ yaman ayrılık.”
Yazı kaynağı : www.baltadergi.com
JavaScript is not available.
We’ve detected that JavaScript is disabled in this browser. Please enable JavaScript or switch to a supported browser to continue using twitter.com. You can see a list of supported browsers in our Help Center.
Help Center
Terms of Service Privacy Policy Cookie Policy Imprint Ads info © 2023 Twitter, Inc.
Yazı kaynağı : twitter.com
Ölümün elli dirhem fazlası
HALİT Yıldırım’ın birkaç gün önce (15 Nisan 2022) burada yer
alan yazısı, ölüm üzerineydi. “Edebiyatımızda ölümü anlatan mısralar” başlıklı
yazı, her insanın okuması ve sonra da uzun uzun düşünmesi gereken, önemli bir
yazıydı fikrimce.
Ne yazık ki buna imkân yok. Pek çok kişinin o güzel
yazıdan haberi bile olmadı, olmayacak.
Haber ile ajanda birleşmiş, peşine net eklenmiş ve
orada birbirinden güzel yazılar yayınlanmaktaymış… Kaç kişinin bilgisi
dâhilinde ki?
*
Akıl sâhibi olup da ölüm hakkında kafa yormayan var mıdır?
Herhâlde yoktur.
Bir iki kişi çıkarsa, onları bulup yakından incelemek
gerekir.
Ölüm her canlı için geçerli olduğuna göre; insan,
hayvan, bitki türünde ne varsa hepsi doğar, yaşar, sonra da hayata veda eder.
Bunu hepimiz gayet iyi bilir fakat nasılsa ölümü
kendimize hep uzak görürüz. Günün birinde elbette emaneti teslim edeceğiz ama o
gün zihnimizin algısına göre epeyce ileridedir.
Şairler de bu konuyu ister istemez ele almış,
mısralarında konu edinmişler.
Yazarımız da o mısralardan gayet güzel bir seçme
yapmış. Hepsine işaret etmeye niyetlenseydi on katı, yirmi katı, belki daha da
fazlasını yazması gerekirdi.
*
Halit Bey’in yazısında noksanlık veya fazlalık
olduğuna işaret edeceğim sanılmasın.
Sadece okuyunca hissettiklerimi belirtmek ve bir iki
noktada ek yapmak istedim. Tabiî bir de gözden kaçıran varsa, onların dikkatini
çekmek gibi bir niyetim olduğundan söz edebiliriz.
Hiçbir yazı tam, mükemmel değildir. Ancak Allah (C.C.)
kelâmı kusursuz ve mükemmeldir.
Bu itibarla hepimizin yazdıklarında hatalar, kusurlar,
noksanlıklar olacaktır. Yazdığının niteliğini bilenlere ne mutlu!
Kitabımızda yer alan “Her nefs ölümü tadacaktır”
şeklindeki ifade üzerinde de büyüklerimiz önemle durmuş tarih boyunca. Biz
buradan her canlının günün birinde öleceğini anlıyoruz, yukarıda da belirttik.
Ancak, “Her canlı ölecektir” denmeyip, çok daha ince, çok daha estetik, çok
daha anlamlı ifade edilmesi, “ölümü tatmak” hakkında da düşünmemizi
gerektiriyor.
Sözü uzatma niyetinde değilim.
Halk edebiyatımızın tartışmasız zirve ismi
Karacaoğlan’dan ölüm konusunun işlendiği iki şiiri hatırlatarak bugünkü
vazifemi yerine getirmek isterim.
*
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Karac’oğlan der ki, kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti, içilmez
Üç derdim var, birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
*
Ölüm ile ayrılığı tartmışlar
Seyyah oldum, gezdim gurbet elleri
Kâr etti canıma, yeter ayrılık
Anlatayım başa gelen hâlleri
Ölümden çok çektim, beter ayrılık
Gurbet eli bizim için yapmışlar
Çatısını çok muntazam çatmışlar
Ölüm ile ayrılığı tartmışlar
Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık
Karac’oğlan der ki, telkin verince
Ötüşür bülbüller gonca gülünce
Ben orda, yâr burda, böyle kalınca
İster ölüm olsun, ister ayrılık
*
Tartınca ayrılık, ölümden elli dirhem fazla geliyorsa,
Cenab-ı Allah, sevdiğinden ayrı kalanları tez zamanda kavuştursun.
Yazı kaynağı : haberajandanet.com
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.