Bu sitede bulunan yazılar memnuniyetsizliğiniz halınde olursa bizimle iletişime geçiniz ve o yazıyı biz siliriz. saygılarımızla

    allahumme salli ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim

    1 ziyaretçi

    allahumme salli ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim Ne90'dan bulabilirsiniz

    "Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihi ve Berik ve Sellim" Salavatı

    "Allahumme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve berik ve sellim" salavatı ne demek? Anlamı, okunuşu ve fazileti...

    Okunuşu:

    Anlamı: “Allâh’ım! Efendimiz Muhammed’e O’nun ehl-i beytine ve ashâbına salât ü selâm eyle ve üzerlerine dâimâ bereket ve lutfunu indir.”

    Salavatın Fazileti

    Yüce Rabbimiz; “Kim Peygamber’e itaat ederse, Allâh’a itaat etmiş olur...” (en-Nisâ, 80) buyurmak sûretiyle, hem Habîbi’nin kendi katındaki mevkiine işâret etmiş, hem de kullarından O’na karşı tam bir itaat ve teslîmiyet göstermelerini emretmiştir.

    Cenâb-ı Hakk’ın insanda tecellî eden bir sanat harikası olan Fahr-i Kâinât  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i, beşerî istîdat ve tâkat dâhilinde kâmilen kavrayabilmemiz mümkün değildir. Bu âlemden alınan intibâlar, O’nu îzah ve idrâkte kifâyetsiz kalır. Bir bardağa, bir ummânı sığdırmak mümkün olmadığı gibi, Hakikat-i Muhammediyye’yi idrâk de lâyıkıyla mümkün değildir.

    Bu hakîkati ifâde sadedinde âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

    “Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin.” (el-Ahzâb, 56)

    Âyet-i kerîmedeki ilâhî ferman mûcibince, O Fahr-i Kâinât’a salât ü selâm getirmek mecbûrîdir. Bu, Cenâbı Hakk’ın Peygamber  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e karşı bütün ümmetin yapmasını murâd ettiği ve emir buyurduğu âdabdandır. Cenâb-ı Hakk’ın sayısız melekleri ile birlikte kendisine “salât ve selâm”da bulunduğu O yüce Peygamber’in fazl ü kemâline yaklaşmak bir îman muktezâsıdır. Zira Rabbimiz âyet-i kerîmede şöyle buyurmuştur:

    (Rasûlüm) de ki: Eğer Allâh’ı sevdiğinizi iddiâ ediyorsanız, bana tâbî olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı mağfiret buyursun.” (Âl-i İmrân, 31)

    Muhakkak ki mü’min, Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in muhabbeti karşısında, ilâhî bir ürperişle, edep duyguları içinde, rûhunu nefsâniyete âit bütün çizgi ve görüntülerden boşalttığı vakit, O’nun muhabbet ve örnek şahsiyetinden hisse alma yoluna girmiş olur. Zira O, en alt kademeden en üst kademeye kadar, bütün beşeriyetin kendisinden örnekler devşirebileceği yegâne “üsve-i hasene” (en güzel bir örnek)tir. Her mü’min, O’nun şahsında problemlerine bir çözüm yolu bulabilir. Yeter ki O’nu gereği gibi tanıyabilsin ve O’nun gönül dokusundan nasip alabilsin.

    Kelime-i tevhîdde “Lâ ilâhe illallâh”tan sonra “Muhammedün Rasûlullah” cümlesi gelir. Her kelime-i tevhîd ve her salevât-ı şerîfe, Hakk’a muhabbet ve yakınlığın sermayesini teşkil eder. Dünya ve âhiretin saâdet hayatı ve bütün mânevî fetihler, O’nun muhabbet sermayesiyle kazanılır.

    İlâhî feyz ve bereketin kalbe nakşolabilmesi için, bütün zaman ve mekânlarda, husûsiyle seher vakitlerinde Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’le râbıtayı güçlendirmek ve O’nun rûhâniyetinden hisseler alabilmek için salevât-ı şerîfenin pek büyük bir ehemmiyeti vardır.

    O’na salât ü selâm’da bulunmak o kadar ehemmiyetli bir ameldir ki, yalnız Allâh’a tahsis etmemiz gereken bir ibadet olan namazlarımızda bile Yüce Rabbimiz, Habîbi’ne selâm vermemize izin vermiş ve hattâ istemiştir. Nitekim namaz içinde tahiyyat esnasında:

    “es-Selâmü aleyke eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtüh.” diyerek “Ey Nebiyy-i Ekrem! Allâh’ın selâmı, rahmet ve bereketi Sen’in üzerine olsun.” şeklindeki selâm verişimiz, namazımızı bozmamaktadır. Hâlbuki bir başkasına namazda selâm verecek olsak, namazı iade etmemiz gerekecektir.

    Salavat Gatirmenin 13 Fazileti

    Allah Rasûlü  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hakîkatinde hayat bulan Hak dostları, salât ü selâm getirmek ve bu vesîleyle Allah Rasûlü  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e yaklaşmaktaki fazîletleri şöyle sıralamışlardır:

    1- Emr-i ilâhîye imtisâl ile Cenâb-ı Hakk’ın ve meleklerin salevâtına muvâfakat (eşlik) edilmiş olur. Allâh’ın, meleklerin ve ümmetin salât ü selâmları arasında mânâ cihetiyle farklılıklar olduğu muhakkaktır. Allâh’ın salâtı, nebîsine rahmet edip O’nu yüceltmesidir. Meleklerin salâtı, Hazret-i Peygamber için istiğfar ve duâdır. Mü’minlerin salâtı ise, Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hakkında duâda bulunmalarıdır.

    2- Günahların affedilmesine vesîledir. Hadîs-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

    “Kim bana bir defa salât getirirse, Allah o kimseye on defâ salât eder, on hatâsı silinir ve on derece yükseltilir.” (Nesâî, Sehv, 55)

    Bir gün Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mütebessim bir çehreyle ashâbının yanına gelmiş ve Hazret-i Cebrâil’in kendisine şu müjdeyi verdiğini bildirmiştir:

    “Yâ Rasûlâllah! Ümmetinden biri Sana bir salât getirdiğinde, benim onun günahlarının bağışlanması için on defa istiğfâr etmem, o kimsenin Sana bir selâm göndermesi hâlinde, benim ona on selâm vermem Sen’i sevindirmez mi?” (Nesâî, Sehv, 55/1293)

    3- Kıyâmette Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kendisine salât ü selâm getirenin yanında olur. Nitekim Efendimiz  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

    “Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları; bana en çok salât ve selâm getirenlerdir.” (Tirmizî, Vitr, 21)

    4- Habîb-i Ekrem  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, salât okuyana mukâbelede bulunur. Bu müjde Allah Rasûlü  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tarafından şöyle ifade edilmiştir:

    “Bir kimse bana selâm gönderdiği zaman, onun selâmını almam için Allah Teâlâ rûhumu iâde eder.” (Ebû Dâvûd, Menâsik, 96/2041. Ayrıca bkz. Ahmed, II, 527)

    Yüksek bir makamdan gelen selâmların ne büyük bir sürur vesîlesi olduğu düşünülürse, Fahr-i Kâinât  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den gelen selâmların, ümmetinin yüreğinde nasıl bir bayram sevinci yaşatacağını tasavvur etmek zor değildir.

    5- Her salât ü selâm getirenin ismi, Peygamber  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e arz edilir. Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

    “Yeryüzünde Allâh’ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (ânında) bana ulaştırır.” (Nesâî, Sehv, 46)

    “…Bana salât ü selâm getiriniz. Zira nerede olursanız olun, sizin salât ü selâmınız bana ulaşır.” (Ebû Dâvûd, Menâsik, 96-97/2042)

    6- Salât ü selâm okuyan kimse, Allah ve Rasûlü’nün muhabbetini diğer muhabbetlere tercih etmiş olduğu için, O’nun ahlâkıyla ahlâklanmada seviye alır, kötü huylardan kurtulur, fazîlete erer.

    7- Nebiyy-i Ekrem’in kendisine olan muhabbeti arttığı gibi, onun da Efendimiz  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e olan muhabbeti artarak devam eder.

    8- Allah Teâlâ’nın Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile bize ihsân ettiği lutuflar, sayıya gelmeyecek kadar fazla olmasına rağmen, salât ve selâm ile Efendimiz  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in üzerimizdeki hakkını çok az da olsa ödemeye çalışmış oluruz.

    9- Allah Teâlâ’nın rahmetinin üzerimize inmesine vesîledir. Nitekim Efendimiz  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

    “Kim bana bir defa salât ü selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.” (Müslim, Salât, 70)

    10- Unutulan sözün hatırlanmasına vesîle olur.

    11- Duâların kabulüne vesîledir:

    Nitekim Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- namazdan sonra Allâh’a hamdetmeden ve Peygamber -aleyhisselâm-’a salât ü selâm getirmeden duâ eden bir adam gördü. Bunun üzerine:

    “–Bu adam acele etti.” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı ve şöyle dedi:

    “–Biriniz duâ edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamd ü senâ etsin, sonra bana salât ü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin.” (Tirmizî, Deavât, 64)

    Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:

    “Duâ eden bir kimse, Peygamber’e salât okumadığı müddetçe duâsı perdelidir. (Hedefine ulaşamaz.)” (Münzirî, et-Tergîb ve’t-Terhîb, III, 165)

    12- İlâhî itâba (tehdit va azâba) mâruz kalmaktan korunur. Rasûlullah  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

    “Yanında ismim zikredildiği hâlde bana salât ü selâm getirmeyen kimse rahmetten uzak olsun! Ramazân-ı Şerîf’e girip de mağfiret edilmeden çıkan kimse rahmetten uzak olsun! Anne ve babası yaşlılık günlerini yanında geçirip de (onları memnûn ederek) cennete giremeyen kimse rahmetten uzak olsun!” (Tirmizî, Deavât, 100/3545)

    “Asıl cimri olan kimse, yanında ismim zikredildiği hâlde bana salât ü selâm getirmeyen kişidir.” (Tirmizî, Deavât, 100/3546. Ayrıca bkz. Ahmed, I, 201)

    “Kim bana salât ü selâm getirmeyi unutup ihmal ederse, cennetin yolunu şaşırır.” (İbn-i Mâce, İkâmet, 25)

    13- Allah Teâlâ, Nebî’sine salât eden kulunun işlerinde ona yeter ve onun hem dünya hem de âhiret kederlerini giderir. Nitekim Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh- diyor ki:

    “Hazret-i Peygamber’e:

    «–Yâ Rasûlâllah! Ben Sana çok salevât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?» diye sordum.

    «–Dilediğin kadar yap.» buyurdu.

    «–Duâlarımın dörtte birini salevât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?» diye sordum.

    «–Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.

    «–Öyleyse duâmın yarısını salevât-ı şerîfeye ayırayım.» dedim.

    «–Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu. Ben yine:

    «–Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?» diye sordum.

    «–İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur.» buyurdu.

    «–Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salevât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?» deyince:

    «–O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.» buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 23)

    Salât ü selâm getirmek, Hazret-i Peygamber  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in rûhâniyetiyle irtibat kurmayı ve O’nun nûrundan istifâdeyi temin eder. Bu salevâtların mükâfâtı ise, kulun Hazret-i Peygamber  -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e olan muhabbeti ve ihlâsı ölçüsündedir.

    Bizlere düşen, salevat-ı şerîfenin ruhâniyetine bürünebilmek ve Fahr-i Kâinât  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e tam bir teslimiyet göstererek O’na lâyık bir ümmet olmaya çalışmaktır.

    Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Yolcusu, Erkam Yayınları

    İslam ve İhsan

    Tasavvuf ve Mânevî Eğitim

    Yazı kaynağı : www.islamveihsan.com

    Allahümme salli ala seyyidina Muhammedîn ve ala ali seyyidina Muhammed’in anlamı nedir? Salavat anlamı ve okunuşu

    Allahümme salli ala seyyidina Muhammedîn ve ala ali seyyidina Muhammed’in anlamı nedir? Salavat anlamı ve okunuşu

    Salavat yani Allahümme salli ala seyyidina Muhammedîn ve ala ali seyyidina Muhammed zikri her a her yerde okunabilecekler arasında yer alıyor. Bir kişi abdestli olmasa bile, bir kadın regl olsa bile yine de salavat okuyabiliyor. Peki, salavatın anlamı nedir? İşte yanıtı...

    ALLAHÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDÎN VE ALA ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED’İN ANLAMI NEDİR?

    Allahümme salli ala seyyidina Muhammedîn ve ala ali seyyidina Muhammed şeklinde okunan salavat “Allah'ım! Sen peygamber efendimize ve onun soyundan gelenlere salat eyle / katındaki şereflerini yücelt.” Anlamına gelmektedir.

    SALAVAT NEDEN GETİRİLİR?

    Salavat getirmenin amacı Allah'ı anmak ve Hz. Muhammed ile soyundan gelenlere saygı göstermektir. Peygamber efendimiz, İslamiyet'i yaymak için birçok sıkıntıya katlanmış, hatta Mekke'den Medine'ye hicret etmek zorunda kalmıştır. Tüm saldırılara ve ithamlara rağmen sabırlı davranıp İslamiyet'in tüm dünyada yayılmasını sağlamıştır.

    Hz. Muhammed'i anmak ve onun soyundan gelenlere saygı göstermek her Müslüman'ın görevleri arasında yer alır.

    SALAT-I MÜNCİYE (SALATEN TÜNCİNA) TÜRKÇE OKUNUŞU

    “Allâahumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin, salâten tüncînâ bihâ min cemîil ehvâali vel âfât, ve takdî lenâ bihâ cemî’al hâcât, ve tutahhirunâ bihâ min cemî’isseyyi’âat ve terfe’unâ bihâ a’ledderecâat, ve tübelliğunâ bihâ aksa’l gayât, min cemî’il hayrâti fi’l hayâti ve ba’del memâat.”

    SALAT-I MÜNCİYE (SALATEN TÜNCİNA) ANLAMI

    “Allah’ım! Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya salât eyle. Öyle bir salât ki; o salât vesîlesiyle bizi bütün korku ve âfetler-den kurtar, bütün ihtiyaçlarımızı gider, bizi bütün günahlardan temizle, bizi derecelerin en yücesine yükselt ve onun vesîlesiyle bizi, hayâtta ve ölümden sonra bütün hayırların en son noktasına ulaştır. Şüphesiz sen her şeye kâdirsin.”

    SALÂT-I TEFRÎCİYYE (NÂRİYE) TÜRKÇE OKUNUŞU

    Okunuşu: "Allahumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ-seyyidina Muhammedin ellezi tenhallü bihi’l ‘ukadu ve tenfericu bihi’l-kürabu ve tukdâ bihi’l-havâicu ve tünâlü bihi’r-rağâibu ve husnu’l-havâtimi ve yusteska’l-ğamâmu bi-vechihi’l-kerîmi ve ‘alâ âlihi ve sahbihi fî-külli lemhatin ve nefesin bi-‘adedi külli ma’lûmin lek."

    SALÂT-I TEFRÎCİYYE (NÂRİYE) ANLAMI

    "Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e kâmil bir salât ile salât ve selâm eyle! O öyle bir zâttır ki, kendisiyle düğümler çözülür, sıkıntılar kolaylaşır, ihtiyaçlar hallolur, arzulara kavuşulur ve güzel sonuçlara ulaşılır. Kendisinin yüzü suyu hürmetine yağmur istenir. Her göz açıp kapamada ve her nefeste tarafından bilinen varlıklar sayısınca O’nun âline ve ashâbına da salât ve selâm olsun"

    Yazı kaynağı : www.posta.com.tr

    Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında

    Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.

    Yazının devamını okumak istermisiniz?
    Yorum yap