bati cephesinde duzenli orduyla yunanlılara karsi sırasıyla hangi savaslar yapilmistir
bati cephesinde duzenli orduyla yunanlılara karsi sırasıyla hangi savaslar yapilmistir Ne90'dan bulabilirsiniz
Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları - Mükemmel - Sosyal Bilgiler
Batı Cephesi
* Kuvayı milliye nedir? Ortaya çıkışını sağlayan etkenler nelerdir? Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
Memleketlerinin kurtuluşu için silahlı mücadeleye girişen gönüllü-vatansever insanlardan oluşan birliklerdir.
Ortaya çıkışı işgaller karşısında İstanbul hükümetinin sessiz kalması ve Türk ordusunun terhis edilmesi etkilidir. Ayrıca azınlık çetelerinin Türklere yönelik saldırıları, İzmir’in Yunanlılarca işgali de çok etkilidir. Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
Kuvayı milliye’nin kesin başarıya ulaşması mümkün değildi. Kuvayımilliye’nin kaldırılıp yerine Düzenli ordunun kurulması zorunlu olacaktır. Çünkü:
* Düşmanı ülkeden atabilecek yada işgalleri durdurabilecek güç ve kabiliyete sahip değillerdi. Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
* Kuvayı milliye birliklerinin, askerlik bilgi ve tekniğinden uzak olmaları
* Kuvayı milliye birliklerinin, silah ve cephane yönünden yetersiz olmaları
* Belli bir merkezden emir almadıkları için askeri disiplinden uzak olmaları
* Bazı Kuvayı milliye birliklerinin keyfi davranışları, kendilerine yardımcı olmayan kişileri cezalandırmaları nedeniyle halkı milli mücadeleden soğutması…
* Karşımızda silah-cephane ve asker sayısı bizden daha üstün olan düzenli Yunan ordusu vardı.
* TBMM açıldıktan sonra ülkede devlet otoritesinin kurulmasının zorunlu hale gelmesi.
Efelik geleneğinden gelen, emir-disiplin altına girmek istemeyen Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe çeteleri isyan etseler de, düzenli ordu karşısında başarısız oldular. I. İnönü Savaşı’na dek Kuvayı milliye birlikleri, düzenli ordu çatısı altında birleştirildi. Ancak Kuvayımilliye ruhu, Kurtuluş savaşının sonuna kadar yaşamıştır.
Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
Kuvayımilliye’nin milli mücadeleye katkıları;
Düşman ilerleyişini durduramadılar ama yavaşlatmışlardır böylece düzenli ordunun kurulması için zaman kazandırmışlardır.
TBMM’yi isyanlar karşısında, Türk halkını Azınlık çeteleri karşısında korudular.
Milli bilincin uyanmasını ve halkın direnme gücünü artırmışlardır.
Batı Cephesi; Kurtuluş Savaşı’nın kaderini belirleyen, en büyük savaşların yapıldığı cephedir. Cephede hangi savaşların yapıldığını kronolojik olarak belirtiniz?
I.İnönü, II. İnönü,
Kütahya- Eskişehir Muharebeleri,
Sakarya Meydan Muharebesi,
Başkomutan Meydan Muharebesi(Büyük Taarruz)
Yunanlıların amacı; önce Eskişehir’i alıp (Ankara’ya demiryolu ile getirilen yardımı silah-cephane kesmek için), Ankara’yı işgal etmekti (TBMM’yi kapatıp, Milli mücadeleyi yok etmek için), böylece Sevr’i zorla kabul ettirilecekti.
İtilaf devletleri, Yunan ordusunun Anadolu içlerine ilerlemesine izin verdiler. neden?
İşgallerini direnişle karşılaşmadan yapabilmek için, Yunanlılara Milli Hareketi yok etme görevi verdiler.
Yeni kurulmakta olan düzenli Türk ordusunun güçlenmeden ortadan kaldırmak istiyorlardı.
İşgalden sonra İzmir’e Yunanistan’dan gemilerle Rum göçmenler taşınmıştır. neden?
İzmir ve çevresinde Rum nüfusun fazla olduğunu göstererek, işgallerini haklı çıkarmaya çalışıyorlardı.
I.İnönü Savaşı (6-10 Ocak 1921); Türk düzenli ordusunun Yunanlılar karşısındaki ilk savaşı ve ilk zaferidir.
Türklerin Çerkez Ethem İsyanı- Düzenli ordu kurmakla uğraşmasından da yararlanan Yunanlılar, İngilizlerin de desteğini alarak; Bursa üzerinden Eskişehir’e doğru taarruza geçtiler. Türk savunması karşısında kayıplar veren Yunanlılar geri çekildi. Bu arada Çerkez Ethem isyanı da bastırıldı. Yeni kurulan düzenli ordunun ilk askerî başarısı oldu.
* Yunan ordusunun sayı ve teçhizat üstünlüğü ve Çerkes Ethem isyanına rağmen Türk tarafının bu savaşı kazanmasındaki en önemli etken ne olabilir?
Düzenli ordu ile savaşılması, kadını erkeği çocuğu ile birlik olup topyekûn mücadele edilmesi
Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
I. İnönü Zaferi’nin sonuçları;
Türk milletinin Kurtuluş savaşının kazanılacağına olan umudu arttı, buna bağlı olarak TBMM’ye güven, düzenli orduya katılımlar arttı.
Hem İnönü’de Yunan yenilgisi, Türklerin doğuda Ermenilere, güneyde Fransızlara karşı kazandığı başarılar, İtilaf devletlerini telaşa düşürdü. Savaş meydanında başaramadıklarını masa başında kazanmak için Sevr Ant.nın maddelerini yumuşatarak Türk tarafına kabul ettirmek istediler. (İzmir’i Türklere geri verecekler, ama kapitülasyonlar devam edip, doğuda Ermeni devleti kurulacaktı.)
Konferansa İstanbul Hükmeti ve TBMM Hükmeti birlikte çağrıldı. Neden?
İki hükümet arasındaki anlaşmazlıklardan yararlanıp masada istedikleri kararların alınmasını sağlamaktı.
* İtilaf Devletleri’nin Sevr’den vazgeçmeyeceğini biliniyordu, peki TBMM neden konferansa katılmış olabilir?
Barış yanlısı olduğumuzu göstermek için, Türk milletinin haklı davasını dünya kamuoyuna anlatabilmek için
Konferansta ilk sözü alan İst. Hükümeti temsilcisi Tevfik Paşa; “Türk milletinin geçek temsilcisi, TBMM temsilcisidir.” diyerek sözü Ankara Hükümeti temsilcisi Bekir Sami Beye bırakınca, İtilaf temsilcilerinin planlarını boşa çıkardı. Bekir Sami Bey, Türk milletinin işgalleri-Sevr’i kabul etmeyeceğini, Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmeye kararlı olduğunu bildirdi, konferans sonuç alınamadan dağıldı.
İtilaf devletleri, TBMM’yi konferansa davet etmesi, İtilaf Devletlerinin TBMM’yi resmen-hukuken tanıdığı anlamına gelir, böylece Türk milletinin yasal(hukuki) temsilcisinin de TBMM olduğu kanıtlandı.
(1 Mart 1921)
Türk-Afgan dostluk/saldırmazlık antlaşması yapılması ile Afganistan da TBMM Hükûmetinin varlığını tanıdı, Misak-ı Milliyi kabul etmiştir.
Antlaşmaya göre, taraflardan biri saldırıya uğrarsa diğer taraf saldırıya uğrayana yardım edecektir. Afganistan, TBMM’nin düşmana karşı ittifak kurduğu ilk devlettir.
Türkiye, Afganistan’a kültürel bakımdan yardım etmeyi, subay ve öğretmen göndermeyi taahhüt etti. Afganistan Hükûmeti Ankara’ya elçi göndererek TBMM Hükümeti’nin yanında yer aldığını gösterdi.
Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
İtilaf Devletleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilaf grubundan ayrılan-gizli antlaşmaları dünyaya açıklayan Sovyet Rusya’daki yeni rejimi(?), tanınmadı ve ona düşmanca tavır takındılar.
* Türk-Rus yakınlaşmasının nedenleri ne olabilir?
TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya’nın ortak düşmanı İtilaf devletleri idi. Anadolu’nun İtilaf devletlerince işgal edilmesi S.Rusya’nın güney sınırını tehlikeye sokuyordu.
TBMM Hükûmeti’nin askerî gücü konusunda tereddüt eden Sovyetler Birliği, I. İnönü zaferi üzerine anlaşma yapmaya karar verdi. İki devlet, ortak düşmana karşı Moskova Ant.ı imzaladılar. Buna göre;
Antlaşmanın önemi;
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Ocak 1921)
Bir meclis açıldığında ilk yaptığı iş bir anayasa yapmak olur. Böylece meclisin yetkileri belirlenmiş oldu. Savaş hali olduğundan “Teşkilat-ı Esasiye” adıyla kısa ve öz bir anayasayı kabul edildi.
Londra Konferansı’nda istediklerini elde edemeyen İtilaf Devletleri, Yunanlılara yeni bir şans tanıdı. Yunanlılar da İngilizlerin güvenini boşa çıkarmamak istiyorlardı. Daha güçlü bir ordu ile, saldıran Yunan Ordusu, İsmet Paşa komutasındaki Türk Ordusu karşısında yine mağlup oldu. Mustafa Kemal, İsmet Bey’e çektiği kutlama telgrafında şu ifadeyi kullandı; “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs(uğursuz) talihini de yendiniz.”
► Bu zaferin ardından, İtilaf devletleri arasındaki görüş ayrılıkları daha da arttı, Yunanlılara olan güven sarsıldı. İtalyanlar, Anadolu’daki işgal alanlarından çekilmeye başladılar.
► TBMM’nin otoritesi ve halkın bu kuruma güveni arttı.
Milli marş bir ülkenin bayrağı gibi bağımsızlık sembolüdür, zaten TBMM de işgal edilen vatanın bağımsızlığı için bir mücadeleyi yürütüyordu.
* Milli mücadele devam ederken böyle bir marşa ihtiyaç duyulmasının amacı ne olabilir?
Savaş halindeki Türk ordusuna- millletine moral-inanç vermek, İtilaf devletlerine de savaşın kazanılacağına duyulan inancın gösterilmesi.
Bu isteği uygun bulan TBMM para ödülü olan bir yarışma açtı. Başlangıçta para ödülü nedeniyle yarışmaya katılmayan Mehmet Akif, Maarif Vekili(Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi beyin teşviki ile yazdığı İstiklal Marşı, TBMM tarafından milli marş olarak seçildi.
Mehmet Akif, 500 lira olan ödülü Darülaceze’ye bağışladı. Eser, Zeki Üngör tarafından bestelendi.
Kütahya – Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921) Yunanlılar İngilizlerin de desteği ile asker, top ve tüfek açısından çok güçlü bir ordu ile, Türk Ordusunun yeterince hazırlanmasına izin vermeden hemen saldırıya geçti. Türk ordusu mağlup oldu. Bu yenilginin nedenleri neler olabilir?
Türk ordusunun yorgun olması, Yunan ordusunun silah-cephane ve sayı olarak çok üstün olması
Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
Afyon, Kütahya ve Eskişehir Yunanlıların eline geçti.
Yunan ordusunun Eskişehir’e girişi
Mustafa Kemal, Türk ordusunun daha fazla kayıp vermesini engellemek, iki ordu arasına doğal bir sınır oluşturup, orduyu toparlamak-güçlendirmek için Türk Ordusunun Sakarya nehrinin doğusuna çekilmesi emrini verdi.
Bu durum; Türk halkında ümitsizliğe ve karamsarlığa yol açtı, emri veren M. Kemal’in bile tartışılmasına neden oldu. Hükümet merkezinin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması gündeme geldi.
Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’nin, “savaş sürerken (Kütahya-Eskişehir) bu toplantı ayak bağı olabilir, savaşın bitimine erteleyelim.” teklifi Gazi tarafından reddedilir. Gönüllü olarak cepheye gitmek için Ankara’ya gelen öğretmenleri tekrar okullara göndermiştir. Kongrenin zamanlaması, erteleme önerisinin reddedilmesi neyi kanıtlar?
Eğitime verdiği önemi göstermektedir.
Gazi’nin ve yaklaşık 180 öğretmenin katıldığı kongrede, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yeni Türk Devleti’nin eğitim sisteminin temelleri atılmıştır.
Atatürk’e göre, cahillikle-geri kalmışlıkla savaş, en az bağımsızlık savaşı kadar önemli idi. Eğitim, bir milletin geleceği üzerinde ilk belirleyicidir. Gazi’nin belirlediği ‘çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmak’ vizyonu, eğitimin çağdaş-modern esaslar ile yapılmasına bağlıdır.
Gazi, kongredeki konuşmasında, çocuklarımız-gençlerimiz yetiştirilirken; milli benliği zedeleyen unsurlara karşı uyanık ve mücadeleci olunması gerektiğini vurgulamıştır. Buna göre ile yeni Türk devletinde yapılandırılacak eğitiminin hangi niteliğini vurgulamıştır?
Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
Yazı kaynağı : www.sosyalbilgiler.org
Millî Mücadele’de Batı Cephesi - Atatürk Ansiklopedisi
Mondros Mütarekesi ile Türk topraklarında İtilaf Devletleri tarafından gerçekleştirilen işgallerin en uzunu ve kapsamlısı Batı Anadolu’da yaşanan Yunan işgalidir. Başta Antalya olmak üzere, Güneybatı Anadolu’daki İtalyan işgali ise herhangi bir mücadele olmadan sona ermiştir. Millî Mücadele’deki kesin sonuca Batı Cephesi’nde yapılan muharebelerle ulaşılmıştır.
15 Mayıs 1919’da Yunanların İzmir’e çıkmasıyla başlayan işgallere karşı Anadolu’da millî bir uyanış başlamıştır. Bir taraftan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulurken aynı zamanda da gönüllü millî kuvvetler yani Kuvâ-yı Milliye oluşturulması için hazırlıklara başlanmıştır. Hemen her tarafta Kuvâ-yı Milliye birlikleri kurulmuş ve Batı Anadolu’da Yunan ordusu karşısında cepheler açılmaya başlamıştır.
İzmir’e çıkan Yunan kuvvetleri bir taraftan Anadolu içlerine doğru işgallerine devam ederken öte yandan 29 Mayıs’ta Ayvalık’ı işgal ederek Batı Anadolu’nun kuzeyinden ikinci bir kol ile işgali genişletmişlerdir. Buradaki işgal hareketi, 172’nci Alay Komutanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey’in komutasındaki kuvvetlerin direnişi ile karşılaşmıştır. Bu direniş, Millî Mücadele Dönemi’nde bir düzenli ordu birliğinin ilk silahlı mukavemeti olarak kabul edilmiştir.
Aydın-Nazilli, Ayvalık, Bergama-Soma, Akhisar, Salihli ve Ödemiş cepheleri açılmıştır. Anadolu’da işgallerini genişleten Yunanlar, bölgeyi bir yangın yerine çevirmişlerdir. Kuvâ-yı Milliye bu dönemde gerçekten Yunan kuvvetlerine ağır darbeler indirmiştir. Bu başarılar işgal bölgesindeki halkın moralini düzeltmiş ve kendisine olan güvenini artırmıştır. Hatta İzmir’in işgalinden 1920 yılının ortalarına kadar geçen süre içinde düşman kuvvetleri karşısındaki en büyük engel Kuvâ-yı Milliye olmuştur. Ancak, düzenli ve teçhizat ile silah ve cephane açısından iyi durumda olan Yunan kuvvetlerine karşı Kuvâ-yı Milliye ile mücadele etmek şüphesiz çok zor olmuştur. Nitekim 1920 yılı ortalarına gelindiğinde Yunan işgali Bursa-Uşak-Denizli hattına kadar genişlemiştir. Bu durum karşısında Kuvâ-yı Milliye hareketinden düzenli orduya geçmek zorunlu hâle gelmiştir.
Kuvâ-yı Milliye’den düzenli orduya geçişi hızlandıran olayların başında Gediz Taarruzu gelmektedir. Türk kuvvetleri yapısının bir sonucu olarak, düzenli ve güçlü Yunan ordusuna karşı 24 Ekim 1920 günü yapılan Gediz Muharebesi’nde mağlup olmuştur. Bu yenilgi, TBMM’de endişelere ve tartışmalara sebep olmuştur. Mustafa Kemal Paşa da Gediz Taarruzu sonrasında “Efendiler, dalgalı, disiplinsiz, emir ve komutasız bazı hareketlerden sonra, bildiğiniz üzere, Gediz’de yenildik.” diyerek, düzenli orduya geçmenin gerekliliği üzerinde durmuştur.
Yapılan hazırlıklar sonucunda Ekim 1920 tarihinden itibaren Kuvâ-yı Milliye’nin tasfiyesine başlanmıştır. 9 Kasım’da Batı Cephesi, Batı ve Güney Cephesi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Albay İsmet (İnönü) Bey Batı Cephesi Komutanlığına, Albay Refet (Bele) Bey de Güney Cephesi Komutanlığına atanmışlardır. Mustafa Kemal Paşa her iki cephe komutanına “Süratle düzenli ordu ve süvari birlikleri meydana getirmek” konusunda kesin direktifini vermiştir. Daha sonraki günlerde düzenli ordu organize olup genişlerken Kuvâ-yı Milliye birlikleri de peyderpey düzenli orduya katılmaya başlamıştır. Bu geçiş dönemi içinde bazı sorunlar yaşanmıştır. Bu döneme kadar serbest hareket etmeye alışmış, otoriteden uzak bazı Kuvâ-yı Milliye grupları, düzenli orduya dâhil olmak istememişlerdir. Bazı Kuvâ-yı Milliye grupları ikna olmayıp isyan edince üzerlerine ordu birlikleri gönderilmiştir. Sonuçta Kuvâ-yı Milliye tasfiye edilerek düzenli ordunun kurulması tamamlanmıştır.
Batı Cephesi’nde düzenli ordu birlikleriyle Yunan kuvvetlerine karşı ilk mücadele İnönü’de başlamıştır. 6 Ocak 1921’de Bursa ve Uşak bölgelerinden Eskişehir-Afyonkarahisar istikametinde harekete geçen Yunan ordusu, 9 Ocak’ta İnönü mevkisine kadar gelerek 10 Ocak’ta saldırıya geçmiştir. Düzenli ordu birliklerini yeni tamamlamış ve Yunan ordusuna karşı oldukça zayıf olan Türk kuvvetleri, Yunanların çok üstün birlikleri karşısında direniş göstermişlerdir. Yunan kuvvetleri, beklemedikleri bu direniş karşısında 11 Ocak’ta eski mevzilerine çekilmek zorunda kalmıştır. Millî Mücadele tarihine Birinci İnönü Zaferi olarak geçen bu muharebe, aynı zamanda düzenli ordu birliklerinin Batı Cephesi’nde kazandığı ilk zafer olmuştur.
Birinci İnönü Muharebesi’nden sonra çekilen Yunanlar, bu muharebenin olumsuz etkilerini tersine çevirebilmek amacıyla yeni bir saldırıya geçerek 23 Mart 1921’de Bursa ve Uşak üzerinden ilerlemişlerdir. Bursa üzerinden ilerleyen Yunan kuvvetleri 26 Mart akşamı Türk mevzilerine yaklaşmıştır, 27 Mart’ta bölgede şiddetli çarpışmalar başlamıştır. 30 Mart’a kadar geçen süre içinde Yunan ordusu, Yenişehir, Pazarcık, Bozüyük, Bilecik ve Dumlupınar’ı işgal etmiştir. Güney Cephesi’nden aldığı takviye ile Batı Cephesi birlikleri, 31 Mart’ta karşı taarruza geçmiştir. Yunan ordusu 31 Mart’ı 1 Nisan’a bağlayan gece çekilmek zorunda kalmıştır. Yunanların çekilişinde Türk süvari birlikleri bu kuvvetlere ağır kayıplar verdirmişlerdir. Mustafa Kemal Paşa’nın, “Böylece inkılap tarihimizin bir sayfası İkinci İnönü Zaferi’yle yazıldı.” dediği bu başarı siyasi, askerî ve psikolojik açıdan Millî Mücadele’nin bundan sonraki seyrini olumlu yönde etkilemiştir. İkinci İnönü Zaferi yurt dışında ve Anadolu’da çok büyük yankılar uyandırmıştır. Yurt çapında bu zafer münasebetiyle şenlikler ve kutlamalar yapılmıştır. Türkiye’ye Sevr Anlaşması’nı kabul ettirmeyi amaçlayan Yunanların bu saldırısında da istenilen sonuç elde edilemeyince İtilaf Devletleri arasındaki birlik bozulmaya başlamıştır. Fransa, TBMM ile görüşmelere başlamış ve Zonguldak’tan çekilmiştir. İtalyanlar da Anadolu’dan çekilmeye başlamıştır.
Bursa civarındaki Yunan birlikleri, İnönü istikametinde harekete geçip Türk ordusu tarafından ağır bir yenilgiye uğratılırken aynı zamanda Uşak tarafındaki kuvvetleri de Türk Güney Cephesi’ne doğru yürüyüşe geçmiştir. Refet Bey komutasındaki Türk birlikleri, düşman kuvvetleri karşısında istenilen başarıyı sağlayamamıştır. Yunanlar Dumlupınar’daki mevzileri ele geçirip arkasından Afyonkarahisar’ı işgal ettikten sonra Çay – Bolvadin hattına kadar ilerlemiştir. Bu durum karşısında İnönü’de Yunanları yenen Türk birliklerinden bir kısmı hemen Eskişehir-Altıntaş istikametinden Dumlupınar istikametine kaydırılmıştır. Bütün bu gelişmeleri yakından takip eden Mustafa Kemal Paşa, stratejik ve taktik açıdan durumu değerlendirirken Yunanların bu genel saldırısında Uşak grubunun Dumlupınar’dan sonra Eskişehir’e doğru yürümesi gerekirken Afyonkarahisar üzerinden Konya’ya doğru yönelmesiyle asıl kesin sonuç alacağı alandan uzaklaşarak işe yaramaz ve tehlikeli bir duruma düştüğünü, bunun da bir hata olduğunu belirtmiştir. Arkadan ve yanlardan kuşatılan Yunan birlikleri Afyonkarahisar’ı boşaltmak zorunda kalmıştır.
Güney Cephesi Komutanı Refet Bey komutasındaki kuvvetler de Aslıhanlar’daki Yunanlara taarruz, etmiştir. Ancak bu taarruz Yunanlar tarafından durdurulmuştur. Mustafa Kemal Paşa, Aslıhanlar Muharebesi olarak bilinen bu harekâtta Türk kuvvetlerinin başarılı olamadığını ve fazla zayiat verdiğini belirtmiştir. Dumlupınar ve Aslıhanlar Muharebeleri’nden sonra Yunan kuvvetleri ileri harekâta başlayıp Türk kuvvetlerine önce Kütahya’da sonra da Eskişehir’de saldırıya geçmiştir. Üstün Yunan kuvvetleri karşısında taktik anlamda toparlanıp taarruz etmek amacıyla Sakarya Nehri doğusuna çekilen Türk ordusu, Eskişehir, Kütahya ve Afyonkarahisar’ı elden çıkarmak zorunda kalmıştır.
Yunanlılar İnönü’deki iki yenilgi sonrası, Kütahya ve Eskişehir’de kazandıkları başarıyla Türk ordusuna kesin darbeyi vurmak ve Sevr’i tartışmasız kabul ettirmek düşüncesiyle Sakarya’nın doğusuna çekilen Türk birliklerine karşı büyük bir saldırıya geçmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönetiminde olarak 23 Ağustos 1921’de başlayıp 13 Eylül 1921 tarihine kadar aralıksız geceli gündüzlü 22 gün süren ve dünyanın en uzun meydan muharebelerinden olan Sakarya Meydan Muharebesi, Yunan ordusunun çok ağır yenilgisiyle sonuçlanmıştır. Türk tarafı Sakarya’da bozguna uğrayan Yunan ordusunu Eskişehir-Afyonkarahisar hattına kadar kovalamıştır. Sakarya Zaferi TBMM’de, Anadolu’nun her tarafında hatta İstanbul’da bile büyük bir coşkuyla kutlanmıştır. Mustafa Kemal Paşa’ya TBMM tarafından “Gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesi verilmiştir.
Türk halkı kazanılan moral ile düşmanın Anadolu’dan atılması için maddi-manevi bütün imkânlarını seferber etmiştir. Yaklaşık bir yıllık hazırlık dönemi sonrasında düşmana son darbeyi vurmak için bütün hazırlıklar tamamlanmıştır. Çok gizli olarak yürütülen hazırlıklar sonrasında Başkomutan Mustafa Kemal Paşa yakın çalışma arkadaşları ile yaptığı görüşmeler sonucu “Büyük Taarruz” olarak adlandırılan harekâtı ağustos ayının sonlarında yapmayı kararlaştırmıştır.
Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı saat 05.30’da topçu ateşiyle baskın şeklinde başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta bu muharebeyi şöyle anlatmıştır:
“26 – 27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Afyonkarahisar’ın güneyinde 50 km ve doğusunda 20 – 30 km uzunluğundaki müstahkem cephelerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos’a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık. 30 Ağustos’ta yaptığımız savaş sonunda düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık. Düşman ordusunun Başkomutanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına girdi. Demek ki, tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir’e doğru yol alırken diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir ve kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı.”
Kazanılan 30 Ağustos Zaferi’nden sonra İzmir ve Eskişehir istikametine kaçan Yunan ordusunu takibe başlayan Türk kuvvetleri, Uşak ve Bursa yönünde harekâtını devam ettirmiştir. Uşak yönünde ilerleyen Türk ordusu, takibini 9 Eylül’de İzmir’e girerek sonlandırmıştır. İlerleyen diğer kuvvetler Bursa’yı Yunan işgalinden kurtarmıştır. Buradan Erdek ve Kapıdağ yarımadasına kadar çekilen Yunan birliklerine 18 Eylül’de son darbe vurulmuş ve bölge tamamen temizlenmiştir. Böylece Batı Anadolu’da savaş esirlerinin dışında bir tek Yunan askeri kalmamıştır. Türk tarafının İtilaf Devletleri karşısındaki kararlı tutumu sayesinde daha sonra Boğazlar ve bugünkü Trakya toprakları da işgalcilerden temizlenmiştir.
Batı Cephesi’nde yaklaşık 3,5 yıl süren mücadele ve sonuçları yeni Türk Devleti’nin doğuşunu hazırlamıştır. Türk ordusunun başarısı karşısında İtilaf Devletleri anlaşma yapmak zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın tutarlı ve kesin davranışı sonunda 3 Ekim 1922 tarihinde Mudanya’da ateşkes görüşmelerine başlanmıştır. Mustafa Kemal Paşa, bu görüşmelerde Türk tarafını temsil etmek üzere Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’yı görevlendirmiştir. Görüşmeler, hararetli ve gergin bir ortamda 11 Ekim 1922 sabahı anlaşmayla sonuçlanmıştır.
Orhan YÖNEY
KAYNAKÇA
ATATÜRK, M. Kemal, Nutuk 1919-1927, Yay. Haz. Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 1991.
AYBARS, Ergün, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay., İzmir 1984.
KÖSTÜKLÜ, Nuri, “Millî Mücadele’de Batı Cephesi, Savaşlar ve Zaferler”, Türkler, C 16, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002.
SARIHAN, Zeki, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C III, TTK Basımevi, Ankara 1995.
TANSEL, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C I, Ankara 1977.
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi (4 Eylül 1919-9 Kasım 1920), II nci Cilt 3’üncü Kısım, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1999.
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Sakarya Meydan Muharebesi ve Sonraki Harekât, II nci Cilt 5 nci Kısım 2 nci Kitap, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995.
Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, TBMM Hükûmeti Dönemi (23 Nisan 1920-29 Ekim 1923), IV ncü Cilt I nci Kısım, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2001.
YALÇIN, Durmuş, vd., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-I, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2000.
Yazı kaynağı : ataturkansiklopedisi.gov.tr
Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi Muharebeleri - Kurtuluş Savaşı'nda Batı Cephesi Komutanı Kimdir, Yapılan Savaşlar Neler?
Kurtuluş Savaşı Batı cephesi, yeni kurulan düzenli Türk ordusunun ve Kuva-i Milliye birliklerinin ortak bir zaferidir. Batı cephesinin ardından, yeni kurulan Türk Devleti tanınmış ve bağımsızlığını elde etmiştir. Bu nedenle, bu cephe istikbalimiz için oldukça büyük bir öneme sahiptir. İşte Kurtuluş Savaşı Batı cephesi muharebeleri, komutanları ve kahramanları.
KURTULUŞ SAVAŞI BATI CEPHESİ'NDE KİMLERLE SAVAŞTIK?
Kurtuluş Savaşı cephelerinden biri olan Batı Cephesi hakkında merak edilen birçok soru bulunmaktadır. Bunlardan ilki ise 'Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi'nde kimlere karşı zafer kazanılmıştır?' sorusudur.
Batı cephesi ise 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi ile başlamıştır. Batı cephesinde de Yunanlılara karşı Kuva-i Milliye birlikleri ve düzenli ordu el ele çalışarak büyük bir zafer elde etmiştir. Yani Batı Cephesinde, Yunanlılara karşı savaşılmıştır.
Batı cephesinin açılmasının nedeni Türk ordusunun güçlenmesini engellemek ve Sevr Antlaşması'nı zorla kabul ettirmektir. Başta İzmir olmak üzere çevre illerde de Yunan işgali başlayınca, bu işgale direniş için bölge halkı tarafından Kuva-i Milliye birlikleri oluşturulmuştur. Böylece Batı cephesi; Akhisar, Aydın, Ayvalık, Bergama, Nazilli, Salihli ve Soma bölgelerinde başlamıştır.
Batı cephesi Türk ordusunun büyük kahramanlık gösterdiği ve tarihe adını yazdırdığı belki de en önemli cephe olarak karşımıza çıkmıştır. Zira Batı cephesi, yeni kurulan düzenli ordunun ilk zaferidir. Batı cephesinin başında İsmet Paşa yer almıştır. Kuva-i Milliye birlikleri ve düzenli ordunun ortak zaferi olan Batı cephesinin kazanılması neticesinde halkın düzenli orduya duyduğu güven artmıştır.
KURTULUŞ SAVAŞI BATI CEPHESİ MUHAREBELERİ
Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi muharebeleri birçok şehirde gerçekleşmiştir. Hem Kuva-i Milliye Birlikleri, hem de düzenli Türk ordusu bu cephelerde savaşmıştır. Lakin Batı Cephesi temelde iki muharebe ile anılmaktadır. Bu muharebeler ise; 1. İnönü Savaşı ve 2. İnönü Savaşı'ndan oluşmaktadır. Bu muharebelere 1. Büyük Taarruz ve 2. Büyük Taarruz ismi de verilmektedir.
6 Ocak 1921 tarihinde 1. İnönü Muharebesi başlamıştır. Bu savaş aslında bir savunma savaşıdır. Bu muharebenin başlama sebebi İngilizlerin, Yunanlıları kışkırtmasıdır. Yunanlılar da, Çerkez Ethem Ayaklanmasını fırsat bilerek taarruza geçmişlerdir. Bu muharebede düzenli Türk ordusu ilk defa çarpışmış ve ilk zaferini de kazanmıştır. Burada elde edilen zafer neticesinde TBMM, Londra Konferansı'na davet edilmiştir.
İngiltere, Londra Konferansı'ndan istediği sonucu elde edemeyince, Yunanlıları tekrar kışkırtmıştır. Bunun üzerine 23 Mart 1921 tarihinde Yunanlılar tekrardan taarruza geçmiştir. Lakin düzenli ordu birlikleri Yunanlıları geri püskürtmüştür. Hatta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, burada elde edilen zafer hakkında İsmet İnönü'ye bir telgraf çekerek, şu sözü söylemiştir; "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz."
BATI CEPHESİ HANGİ ANTLAŞMA İLE KAPANDI?
Batı Cephesinde elde edilen zaferin ardından birçok antlaşma imzalanmıştır. Lakin bu cepheyi kapatan antlaşma Mudanya Ateşkes Antlaşması olmuştur. 11 Ekim 1922 tarihinde bu antlaşma imzalanmış ve Batı Cephesi kapanmıştır.
KURTULUŞ SAVAŞI BATI CEPHESİ KOMUTANI
Düzenli ordu kurulduktan sonra, her cepheye birer komutan atanmıştır. İşte bu komutanlar Kurtuluş Savaşı cepheleri komutanları olarak tarihe isimlerini yazdırmıştır. Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi komutanı ise İsmet İnönü'dür.
KURTULUŞ SAVAŞI BATI CEPHESİ KAHRAMANLARI
Batı Cephesinde hem Kuva-i Milliye birlikleri, hem de düzenli ordu çarpışmıştır. Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi kahramanları aslında bu iki birliktir. Lakin savaş sırasında bazı insanların ismi tarihe kazınmıştır. İşte şu kişiler Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi kahramanlarıdır:
Yazı kaynağı : www.sabah.com.tr
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.