gök yarılıp da yağ gibi erimiş kirmizi bir güle döndüğü zaman rahman 37 ayet
gök yarılıp da yağ gibi erimiş kirmizi bir güle döndüğü zaman rahman 37 ayet Ne90'dan bulabilirsiniz
Yazı kaynağı : www.kuranmeali.com
"Gök …kırmızı gül haline geldiği zaman…" ayetini nasıl anlamalıyız?
Değerli kardeşimiz,
Rahman Suresi, 37. ayet: “Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman…” (Meal için bk. Elmalılı)
Rahman Suresi, 37. ayet: “Gök yarılıp gül kırmızısı bir yağ gibi olduğu zaman!..” (Meal için bk. Kur’an Yolu)
37. âyetin ''gül kırmızısı bir yağ gibi olduğu zaman" diye çevrilen kısmı, "kızarmış yağ veya kırmızı deri yahut al kısrak gibi bir gül rengine büründüğü zaman" manalarında da anlaşılmıştır.
Bu manalara göre yapılan benzetme, göğün rengindeki değişmeyi anlatmış olur. Mealde bir ölçü de bu anlamlarda yansıtılmış olmakla beraber, göğün yapısal değişmesiyle ilgili mana esas alınmıştır. (bk. Tabe-ri, XXVII, 141-142; İbn Atıyye, V, 231) Yine, güle yapılan benzetme genellikle renk değişikliği ve göğün kızıl bir renge bürünmesi olarak anlaşılmıştır.
İbn Âşûr bunun, göğün yarılmasındaki şiddeti ve pek çok parçaya ayrılacağını anlatan bir teşbih de olabileceği kanaatindedir. (XXVII, 261) (bk. Kur’an Yolu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, V, 150.)
Göğün Yarılıp Gül Rengine Dönüşmesi ve Yağ Misali Erimesi
«Gök yarılıp gül rengine dönüşerek yağ gibi eriyeceği zaman...»
Göğün yarılması, gül rengine dönüşüp yağ gibi eriyip akması, çok müthiş bir olayı tasvir etmektedir. Bu, kıyamet olayı mıdır, yoksa ona benzer bir başkalaşma ve büyük bir felâket midir?
Daha önceki âyetlerde, yeryüzündeki her şeyin fena bulacağı bildirilmiş olup, bundan sonra 37. âyetle göklerin de bir bakıma fena bulacağı haber veriliyor. Bu yoruma göre, olay kıyametin kopmasıyla meydana gelecek, atmosfer yanmaya başlayacak, gül rengini alıp eriyerek inecek ve böylece mevcut düzen bütünüyle bozulacak.
İkinci bir yoruma göre, bu bir nükleer savaşı tasvîr etmektedir. Kuvvetli bir ihtimalle zincirleme şekilde hidrojen patlamasıyla atmosfer ve denizler ateşe dönüşecek. Böylece insanoğlu kendi kıyametini kendi acımasız elleriyle koparacaktır; yani büyük kıyametin kopmasına vasat hazırlamış olacaktır. Zaten atmosferle denizlerin ateşe dönüşmesi, büyük kıyametin en açık ve belirgin belirtisidir.
Kızıl deriye de “dihan” denilmiştir; buna göre, gök kızıl deriye, diğer bir anlatımla bakır rengine benzeyen gül rengini alacak. Artık böyle bir günde ne insana ne de cinne günahından (onu niçin işlediğinden) sorulmayacak. Zira herkesin amel defteri en doğru bilgilerle dağıtılarak sahibine ulaştırılacak. İtiraz kapıları kapanacak..
Eğer bu bir atom savaşının doğuracağı sonuçlar ise, meydana gelen o müthiş kahredici azap insanları her taraftan kuşatacak ve kitleler halinde ölüme sürüklerken kimsenin günahından sorulmayacak. Çünkü atom savaşı, kadın, çocuk, genç, yaşlı, sakat ve malûl demeden hepsini mahvedecek güçtedir.
Bütün bu yorum ve ihtimallerden sonra 41. âyet konuya açıklık getirmekte ve olayın kıyamet düzeyinde meydana geleceğini belirtmektedir.
Böylece inkârcı günahkârlar, sapık suçlular, yalan saydıkları cehenneme atılırlar da amellerine uygun azap edilirler. (İlgili ayetin tefsiri için bk. Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yazı kaynağı : sorularlaislamiyet.com
Rahmân Suresi 37-45. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı
Kıyamet tasvirlerinden birine yer verilen 37. âyetin ardından insanlara ve cinlere günahları hakkında soru sorulmayacağı, günahkârların yaka paça cehenneme atılacakları ve inkâr edip durdukları bu gerçeği iyice bellemeleri için cehennem ateşine sokulup çıkarılacakları, ama bunun bir ferahlama getirmeyeceği çünkü bu defa ateş yerine kaynar suyun içine düşecekleri belirtilmektedir. Şu var ki, 39. âyetteki “İşte o gün ... günahı hakkında soru sorulmaz” anlamındaki ifadeyi, “âhirette sorgu olmayacak” diye anlamamak gerekir. Zira birçok âyette burada çok kısa değinilen bu konuya ayrıntılı biçimde yer verilmiştir. Söz konusu açıklamalar ışığında bu ifadeyi şöyle anlamak uygun olur: Âhirette herkesin durumu öylesine kesin ve apaçık ortaya konacak ki kimsenin kendi ifade ve beyanına baş vurmaya ihtiyaç duyulmayacaktır. Birçok âyette belirtildiği üzere herkes dünyada yapıp ettiklerinin tek tek kayda geçirilmiş olduğunu görecek, günahkârların dilleri, elleri ve ayakları bu konuda tanıklık edecek, ayrıca 41. âyette ifade edildiği gibi günahkârlar simalarından tanınacaktır. İşin aslı böyle olmakla beraber, herkes kendi sevap ve günah durumuna göre haşrolunup hesap meydanına getirildikten sonra yargı süreci başlayacak; yüce Allah, bütün kullarının iyilik ve kötülüklerini eksiksiz kusursuz bilmesine rağmen adalet ve şefkatini ortaya koymak, her kulunun nasıl bir âkıbeti hak ettiğini ona da gösterip onaylatmak üzere herkesi ince bir hesaptan, sorgulama ve yargılamadan geçirecektir (ayrıca bk. Hicr 15/92; Kasas 28/78; Sâffât 37/24; Zemahşerî, IV, 53).
37. âyetin “gül kırmızısı bir yağ gibi olduğu zaman” diye çevrilen kısmı, “kızarmış yağ veya kırmızı deri yahut al kısrak gibi bir gül rengine büründüğü zaman” mânalarında da anlaşılmıştır. Bu mânalara göre yapılan benzetme göğün rengindeki değişmeyi anlatmış olur. Meâlde bir ölçüde bu anlamlar da yansıtılmış olmakla beraber göğün yapısal değişmesiyle ilgili mâna esas alınmıştır (bk. Taberî, XXVII, 141-142; İbn Atıyye, V, 231). Yine, güle yapılan benzetme genellikle renk değişikliği ve göğün kızıl bir renge bürünmesi olarak anlaşılmıştır. İbn Âşûr bunun göğün yarılmasındaki şiddeti ve pek çok parçaya ayrılacağını anlatan bir teşbih de olabileceği kanaatindedir (XXVII, 261).
Yazı kaynağı : kuran.diyanet.gov.tr
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.