Bu sitede bulunan yazılar memnuniyetsizliğiniz halınde olursa bizimle iletişime geçiniz ve o yazıyı biz siliriz. saygılarımızla

    geminin mutfağında ölmeyi bekleyen istakozlar için titaniğin batması bir mucizeydi

    1 ziyaretçi

    geminin mutfağında ölmeyi bekleyen istakozlar için titaniğin batması bir mucizeydi Ne90'dan bulabilirsiniz

    JavaScript is not available.

    We’ve detected that JavaScript is disabled in this browser. Please enable JavaScript or switch to a supported browser to continue using twitter.com. You can see a list of supported browsers in our Help Center.

    Help Center

    Terms of Service Privacy Policy Cookie Policy Imprint Ads info © 2023 Twitter, Inc.

    Yazı kaynağı : twitter.com

    JavaScript is not available.

    We’ve detected that JavaScript is disabled in this browser. Please enable JavaScript or switch to a supported browser to continue using twitter.com. You can see a list of supported browsers in our Help Center.

    Help Center

    Terms of Service Privacy Policy Cookie Policy Imprint Ads info © 2023 Twitter, Inc.

    Yazı kaynağı : twitter.com

    Hastalığın belirtileri 🦠

    Hastalığın belirtileri 🦠

    Hayatın anlamı karşısında koskocaman bir soru işareti olan bizler; ölüm korkusuyla şu an yaşadığımız gibi pandemik bir durum karşısında ne yapacağımızı şaşırıp, stres ve paniğe kapılıp, endişeyle hareket ediyoruz…

    Bitsin kolonyalar, makarnalar, baklagiller, bulgurlar… Boşalsın raflar, dolsun buzluklar…

    %90’ı müslüman olan Türkiye, kolonya ve dezenfektan satışları yüzünden dünyanın en çok alkol tüketen ülkelerinden biri haline geldi…

    Ülkede alkol kalmadı, Rusya’dan alıyoruz…

    Kafası koparılmış tavuklar gibi hissediyorum..Nereye gittiğimiz ve gitmek istediğimiz belli değil ama sürekli koşuyor, kaçışıyoruz.

    Bir o tarafa, bir bu tarafa…

    Nereye kaçıyoruz?

    Halbuki böyle bir kriz ortamında içimizdeki 1 liralık şeyi 10 liraya satan şark kurnazı yerine; 1 milyon dolarlık bilgeliği bedavaya dağıtan adam olmak gibi bir kaygım var.

    Ha benim de şark kurnazlığım var tabi: Uçakla bütün ülkenin üzerine kolonyadöker, temassız tokalaşma makinası, kalabalıksavar, maskematik, yakaya takılan dezenfektan püskürtücü, potansiyel hastalar için keyifli ve konforlu izolasyon odaları…

    1 milyon dolarlık bilgeliğe gelirsek:

    Öleceğiz. Gerçekten. Panik yok.

    Şimdi o kopardığın kafanı al ve yavaşça yerine koy. Raflardan elini, gündemden gözünü ve söylentilerden kulağını çek..

    Hiç bir yere de kaçma, kaçışma…

    Cesaretin varsa şunlara cevap ver:

    Gerçekten nasıl ölmek istersin? Nerede?

    Hangi yola baş koymak?

    Kimin kollarında acı çekmek?

    Hangi uğurda? Ne yaparken ? Kiminle?

    Bu soruları önceden çözmüş biri gibi “ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin, yeter ki ben anlamını verdiğim, tutkunu olduğum şeyi yaparken gelsin” diyebilir misin?

    Bir gün gece yatarken “bugün o kadar güzel bir gündü ki ben bunun gibi herhangi bir gün ölmek istiyorum” diyebilir misin?

    Daha’nın tatminsizliğine, tüm yarın vaatlerine, gelecek planlarına, emeklilik sigortasına inat; insan olma etiğinden ve onurundan ödün vermeden, panik yapmadan, endişe etmeden, talan etmeden, kimselere zarar vermeden buradan göçmek istemez misin?

    Bence böyle ortamlarda kaseti başa sarmak mümkün…

    Kurulu düzende, konforlu alanda, rutinde soramadığımız soruları sormak, içimizde sürekli baskıladığımız şeyleri çekip çıkarmak, hayatta kalma pahasına değil, sürekli ölüyor olmanın karşılığında bir şeyler yapmak mümkün….

    Deneyin. Ölmeyi değil, her gün anlamlı bir şeyler yaşamayı deneyin. Yaşatmayı deneyin. Bir çiçeği, bir hayvanı, bir insanı…

    Gerçekten birini güldürmeyi deneyin. Acı içindeyken Tebessüm ettirmeyi, yangın yerinde dans etmeyi, sel bastığında çamura bulanmayı deneyin…

    Kaçmayı değil kabullenmeyi deneyin…

    Sadece ağzınızla değil, kulağınızla, gözünüzle, ellerinizle, aklınızla…Beslemeyi ve beslenmeyi deneyin.

    Çünkü bence hayatın anlamı, ona anlam verebilme kabiliyetimizde saklı…Bir de başkasının, hatta başka bir canlının gözünden hayata bakabilmekte; empati yeteneğimizde saklı…

    Çökeçöke çökmek bilmeyen borsalar, kurumkurum kurumsallar, ateşkesekese bitmeyen savaşlar, az zengin-çok fakirler, sarayların karşı kaldırımındaki evsizler, açlığın karşısındaki obez egolar, bitmeyen krediler, şefkatin karşısındaki hırslar, temiz su bulamayanların karşısındaki pinacoladacılar…

    Virüs değil, işte bu anlamsızlık çağımızın asıl hastalığı 🦠

    Yazı kaynağı : medium.com

    Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında

    Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.

    Yazının devamını okumak istermisiniz?
    Yorum yap