kesinleşmeden icraya konulabilecek kararlar
kesinleşmeden icraya konulabilecek kararlar Ne90'dan bulabilirsiniz
Kesinleşmeden İcraya Konulamayan İlamlar Nelerdir?
Mahkeme ilamının icraya konulabilmesi için kesinleşme, kural olarak şart değildir. Ancak bu kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır.
Aşağıda belirtilen bu istisnai durumlarda, kararın kesinleşmeden icraya konulması mümkün değildir. Kararın kesinleşmesi ile kastedilen, Yargıtay denetiminden geçmesi veya kanunda öngörülen süreler içerisinde kararın taraflarca temyiz edilmemiş olmasıdır.
Karar düzeltme yolu, bir kısım kararlar için açık olup, eğer mahkemece verilen hüküm için karar düzeltme yolu açık ise, karar düzeltme yoluna başvurma süresi dolmadıkça veya bu yola başvurulmuş ise karar düzeltme talebi sonuçlanmadıkça, hükmün kesinleştiğinden bahsetmek mümkün olamayacaktır.
Gerek yargıtay denetiminden geçerek, gerekse temyiz yoluna başvurulmayarak kesinleşen kararın arkasına, hangi tarihte ve ne surette kesinleştiği hususu, kalem müdürü tarafından şerh edilir ve bu şerh, hakim tarafından imzalanır. Buna “kesinleşme şerhi” adı verilmektedir.
HMK 305 ve 306. maddesinde düzenlenen tavzih yolu ise kesinleşmeyi etkilemez. Yani temyiz ve (açık ise) karar düzeltme yollarının tükenmesi nedeniyle kesinleşen bir hükmün tavzihi talep edilse dahi, tavzih talebinin sonuçlanması beklenmeksizin kararın icraya konulması mümkündür.
Kesinleşmeden icraya konulamayan ilamlardaki yargılama giderleri, tazminat, faiz gibi eklentiler de, hüküm kesinleşmeden icraya konulamaz . Takibe konulabilmesi için kesinleşmesi aranan bir kararın, takibe konulduğu tarihte kesinleşmiş olması gerekir. Takip tarihinde kesinleşmemiş ilam için, sonradan kesinleşmiş olsa dahi, şikayet yolu ile takibin iptaline gidilebilir. elbette ki bu durum, karar kesinleştikten sonra ilamın yeniden icraya konulmasına engel teşkil etmeyecektir.
İlamın, kesinleşmeden icraya konulup konulamayacağı hususunu icra müdürünün denetlemesi gerekmektedir. İcraya konulabilmesi için kesinleşme şartı aranan bir ilamın, kesinleşmeden icraya konulması halinde, icra mahkemesine süresiz şikayet yolu ile ilamlı takibin iptali için müracaat edilebilir.
İcraya konulabilmesi için kesinleşmesi şart olan ilamları;
1-Gayrimenkulün aynına ilişkin ilamlar (Taşınmazın aynından kaynaklı (Sükna,oturma,irtifak vs.) davalarda hükmedilen ecrimisil; kesinleşmeden icraya konulamaz)
2-Aile ve kişiler hukukuna ilişkin ilamlar,
3-Yabancı mahkeme veya hakem kararlarının tenfizine ilişkin verilen ilamlar,
4-Menfi tespit veya istirdat (geri alım) davalarında verilen ilamlar,
5-Sayıştay ilamları,
6-İstihkak davasının kabulüne ilişkin karardaki yargılama gideri (Davanın reddi halinde ise kesinleşme gerekmemektedir.)
7-Bayrağına ve sicil kaydı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin ilamlar şeklinde sıralayabiliriz.
Uygulamada, bir kararın, gayrimenkulün aynına ilişkin olup olmadığının tespitinde yorum hataları yapıldığına rastlanmaktadır.
Eğer mahkeme sonucu verilecek hüküm, mülkiyet hakkı değişikliği gibi bir sonuç doğuracaksa, davanın, gayrimenkulün aynına ilişkin olduğuna şüphe yoktur.
Tapu iptali ve tescil davaları, şufa (önalım) davaları buna örnek olarak gösterilebilir. Müdahalenin meni davalarında ise, mülkiyet hakkı iddiası olup olmamasına göre durum değişmektedir. Eğer dava, mülkiyet hakkı nedeniyle açılan müdahalenin meni davası ise, kararın kesinleşmesi aranacaktır.
Ancak, davalı tarafın herhangi bir mülkiyet iddiası sözkonusu değil ise, ortada mülkiyetin kime ait olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığından, bu tür müdahalenin meni davalarında kesinleşme aranmayacaktır. Örneğin kiracının, kira sözleşmesine aykırı olarak fazladan işgal ettiği – kullandığı kısımlar söz konusu ise ve bu kısımlar için müdahalenin meni talep edilmişse, ortada mülkiyet hakkı ile ilgili herhangi bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından, bu tür kararların infazı için kesinleşme aranmayacaktır.
Gayrimenkulün aynına ilişkin ilamlarda, ilamın eki niteliğinde yer alan hükümler de kesinleşmeden icraya konulamaz. Örneğin tapu iptali ve tescil davasında, hükmün tapu iptali kısmının kesinleşmesi beklenip, eklenti niteliğinde olan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin icraya konulması mümkün değildir. Kira tespit davaları ile verilen hüküm, gayrimenkulün aynına ilişkin değil ise de, Yargıtay’a göre kesinleşmeden icraya konulamayacak ilamlardandır. Aile ve kişiler hukukuna (MK m.8-494) ilişkin hükümler, kesinleşmeden icraya konulamaz.
Buradan anlaşılması gereken, isim tashihi, soyisim tashihi, yaş tashihi, velayetin nez’i, babalık davası, nesep tashihi, boşanma ve bunun eki niteliğindeki hükümler gibi kişinin doğrudan şahsı ya da ailevi yapısıyla ilgili hukuki durumunda değişiklik yaratan ilamlar ile bu ilamların eki niteliğindeki hükümlerdir. Tüzel kişiler de kişi kavramı içinde kabul edilmektedir. Çocuk teslimine ve çocukla şahsi münasebet tesisine ilişkin ilamlar da, kesinleşmeden icraya konulamazlar. Fikri ve sınai haklar (hukuk) mahkemesinin ürün benzerliği yoluyla tescili tasarımına haksız müdahalenin önlenmesine yönelik olarak oluşan hüküm, şahsın hukukuna ilişkin tescilli hakka tecavüz niteliğinde olduğundan, bu nitelikteki ilamlar da kesinleşmeden infaz edilemezler. Boşanmayla birlikte verilen maddi ve manevi tazminatın tahsili için takibe konu olan ilamın boşanmaya ilişkin bölümünün kesinleşmesi gerekir. İlamın bu bölümü kesinleşmeden eklentileri niteliğinde olan tazminat ve faizleri istenilemez.
Ancak nafakada durum biraz daha farklıdır. Şöyle ki; Tedbir nafakasında, nafaka verilmesine ilişkin bir hükmün temyiz edilmesi, ilamın icrasını durdurmaz. Hatta nafaka alacağında, teminat karşılığı dahi ilamın icrasının durdurulması (Tehir-i icra) mümkün değildir. Ancak Yargıtay’a göre, yoksulluk ve iştirak nafakası için, maddi manevi tazminatta olduğu gibi, icra takibi için kesinleşme aranmaktadır. Yoksulluk nafakası hususu tartışılabilir ise de, iştirak nafakası, müşterek çocuk için ödenen katkı niteliğinde olduğundan ve karar temyiz aşamasındayken, müşterek çocuk / çocuklar, velayet kendisinde bırakılan tarafta olacağından, velayet kendisine bırakılan tarafın, küçüklerin geçimi için ihtiyaç duyacağı bu iştirak nafakasından, karar kesinleşinceye kadar mahrum bırakılması anlamına gelir ki bize göre bu durum pek hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
Bilindiği üzere, yargılama devam ederken mahkemece eş için hükmedilen nafaka, yoksulluk nafakası değil, tedbir nafakasıdır ve tedbiren hükmedilen bu nafakanın talep edilebilmesi için kesinleşme aramak, tedbirin ruhuna aykırı olacaktır. Ancak boşanmadan sonraki dönem için hüküm altına alınan ve eşe ödenmesine karar verilen nafaka, artık tedbir değil, yoksulluk nafakası olup, bu hüküm kesinleşmeden icraya konulamayacağı gibi, anılan nafakanın kaldırılmasına dair verilecek mahkeme kararı da aynı şekilde kesinleşmeden infaz edilemeyecektir.
Boşanma ilamında, nafakanın kesilmesine karar verilir ise, boşanma hükmü kesinleşmeden icra olunamayacağından, nafakanın kesilmesi hakkındaki kısım da ilam kesinleşmedikçe icra olunamayacak yani, boşanma ilamı kesinleşinceye kadar nafaka ödenmesi gerekecektir. Aile hukukunda yer almakta ise de, katkı payına ilişkin davalar, boşanma ilamının eki niteliğinde olmayıp ondan bağımsız olan edaya ilişkin ilamlardır. Bu yüzden katkı payı alacağına ilişkin ilamların icraya konulması için kesinleşme gerekmemektedir. Aynı şekilde, boşanma kararında hükmedilen ziynet eşyası bedeli, boşanma kararının eki niteliğinde olmayıp, boşanma davasından bağımsız bir dava olduğundan kesinleşmeden takibe konulabilecek ilamlardandır.
BOŞANMA DAVALARINDA KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONULACAK KARARLAR TEDBİR NAFAKASINA İLİŞKİNDİR. YOKSULLUK VE İŞTİRAK NAFAKASININ KESİNLEŞMESİ GEREKİR.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2013/18343
KARAR: 2014/7453
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire´ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Takibe dayanak …4. Aile Mahkemesi´nin 2012/583 E. 2013/171 K. sayılı ilamında Mahkemece, tarafların boşanmasına, ortak çocuk için dava tarihinden itibaren 150 TL. tedbir nafakasına (kararın kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası olarak devamına), davacı lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş olup takip dosyasından takip talebinde birikmiş nafaka alacağı, maddi ve manevi tazminat alacakları yargılama gideri ve vekalet ücretinin takibe konulduğu anlaşılmıştır. Borçlu İcra Mahkemesi´ne başvurusunda, maddi ve manevi tazminatın boşanmanın eklentisi olması nedeniyle boşanma ilamı kesinleşmeden icraya konulamayacağını belirterek takibin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece HMK.nun 367/2. maddesi gereğince boşanma ilamının kesinleşmesi gerektiği bildirilerek takibin iptaline karar verilmiş, karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6217 sayılı Kanun´un 30. Maddesi ile 6100 sayılı Kanuna eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanması gereken HUMK´nun 443/4 (HMK.nun 367/2.) maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemezler. Ayrıca, boşanma kararının eklentisi olan tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik hükümleri de aynı kurala tabidirler. Ancak, boşanma ilamı kesinleştiği takdirde, tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri isteklerinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetilerek kesinleşmeleri gerekli değildir (HGK. 28.2.2001 tarih 2001/12-206 E. 2001/217 K. ).
Anılan yasal düzenleme gereğince; yoksulluk ve iştirak nafakasının talep edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi zorunlu ise de tedbir nafakası yönünden ilamın kesinleşmesi gerekmez. Bu durumda, takipte talep edilen birikmiş nafaka alacağı yönünden boşanma ilamının kesinleşmesinin aranmayacağı dikkate alınarak Mahkemece bu kısım yönünden şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken takibin tümden iptali isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK´nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK´nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2005/6009
KARAR NO: 2005/9100
KARAR TARİHİ: 28.04.2005
ÖZET: Somut olayda boşanma ile ilgili hüküm bölümü daha önce onanmış ve bozma kapsamı dışında kalmıştır. Bu durumda, sonradan hükmedilen ihtilaf konusu tazminat bölümlerinin takibe konulması için kararın kesinleşmesine gerek yoktur.
(1086 S. K. m. 443/4)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: HUMK. nun 443/4. maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemezler. Ayrıca, boşanma kararının eklentisi olan tazminat hükümleri de aynı kurala tabidirler. Ancak, boşanma ilamı kesinleştiği takdirde tazminat isteklerinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetilerek kesinleşmeleri gerekli değildir. (HGK. 28.2.2001 tarih 2001/12-206E. 2001/217 K.)
Somut olayda boşanma ile ilgili hüküm bölümü daha önce onanmış ve bozma kapsamı dışında kalmıştır. Bu durumda, sonradan hükmedilen ihtilaf konusu tazminat bölümlerinin takibe konulması için kararın kesinleşmesine gerek yoktur. (HGK. 23.10.2002 tarih 2002/11-633 E. 2002/847 K. sayılı kararı)
O halde şikayetin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 28.04.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
İlamda yazan tüm alacak kalemleri de ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale gelecektir; bu nedenle vekalet ücreti dahil olmak üzere ilamda ki tüm alacak kalemlerine kararı kesinleşmesinden itibaren faiz istenebilecektir.
YARGITAY12.Hukuk Dairesi Esas: 2010/33157 Karar:2011/14002 Karar Tarihi: 07.07.2011 kararı “Somut olayda takip konusu ilamın incelenmesinde borçlunun alacaklı aleyhine tapu iptal ve tescil davası açtığı, mahkemesince borçlunun isteminin reddine alacaklı lehine yargılama gideri ile vekalet ücretine karar verildiği, ilamın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.Bu durum karşısında taşınmazın aynı ihtilaflı olduğundan takip konusu ilamın infaza konulabilmesi için kesinleşmesi zorunludur. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir, ilamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu olamayacaktır. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla,ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez(HGK’nun 05.10.2005 T., 2005/12-534 E., 2005/554 K.).
YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2009/25151 Karar:2010/7082 Karar Tarihi: 25.03.2010 kararı “Diğer taraftan 12/11/1979 tarih ve 1/3sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, kira parasının tespitine dair ilamlar kesinleşmeden icraya konulamaz. Aynı şekilde, HGK’nun 30/05/2001 tarih,2001/12-423 E., 2001/456 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; <Kira tespit ilamları kesinleşmeden infaz olunamaz. Kararın kendisi kesinleşmedikçe takip yapılamayacağı gibi, ilamda yazılı yargılama gideri ve vekalet ücreti vb.taleplerin de karar kesinleşmedikçe infazı istenemez.> Bu itibarla faizin de kararın kesinleşme tarihinden itibaren istenebileceği tabiidir. (İBHGK’nun 24/11/1995 tarih, 1994/2 E. 1995/2K. sayılı kararı)
Mülkiyet iddiası bulunmayan borçluyla ilgili Taşınmaza Müdahalenin men’i ile ilgili karar taşınmazın aynıyla ilgili olmadığından infazı için kesinleşmesinin beklenilmesi gerekmemektedir.
YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2009/21774 Karar:2010/3308 Karar Tarihi: 16.02.2010 kararı “Somut olayda, takip konusu Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28/01/2009 tarih ve 2005/152 Esas, 2009/20 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; alacaklı vakıf adına kayıtlı olan davaya konu taşınmaza, taşınmaz üzerinde mülkiyet iddiası bulunmayan borçlunun yaptığı müdahalenin menine karar verildiği görülmektedir. Bu durumda, taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından ilamın infazı için kesinleşmesine gerek bulunmamaktadır. O halde,şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken ilamın taşınmazın aynı ile ilgili bulunduğu ve dolayısıyla kesinleşmeden icra takibine konulamayacağı gerekçesiyle istemin kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.
Aynı dava da birden fazla istem varsa kesinleşmesi zorunlu olmayan bağımsız diğer alacak kalemleri ile bu kısımlara ait yargılama giderlerinin takibinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2009/3408 Karar:2009/10930 Karar Tarihi: 25.05.2009 kararı” Bilindiği üzere aynı davada birden çok istem yer alabilir. Bu istemlerin bazısının kesinleşmeden takibe konulamayacak olması, bundan bağımsız diğer alacak kalemlerinin takibine engel değildir. Nitekim alacaklının,yargılama giderlerinin 190/240’ını takibe koyduğu, tapu iptal ve tescil ile ilgili <b> bendindeki karara isabet eden yargılama giderlerini özenle ayırdığı görülmektedir. Hal böyle olunca, ilamın alacağa ilişkin bölümünün kesinleşmeden takibe konulması doğru olup, mahkemece şikayetin reddi yerine aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.”
İlama aykırılığı içeren şikayetler kamu düzenine ilişkin olduğundan 2004 sayılı Kanunun 16/2 maddesi gereği süreye tabi değildir; kesinleşmeden icraya konulan ilamlar ve bu ilamların yargılama giderlerinin icraya konulması da ilama aykırılık olarak kabul edilerek şikayet süreye tabi değildir.
YARGITAY 8.Hukuk Dairesi Esas: 2012/2661 Karar: 2012/2958Karar Tarihi: 17.04.2012 kararı” Somut olayda takibe dayanak yapılan İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 24.10.2005 tarih 2004/2010 E, 2005/12231 K sayılı kararında <dava konusu işlemin 116.752.290.000 TL’lik kısmının iptaline…> karar verilmiş, ilamla davacı (alacaklının) davalı(borçluya-idareye) iptal edilen para cezası miktarınca borçlu olmadığı tespit edilmiş, likit bir miktarın ödenmesi yönünde eda hükmü oluşturulmamıştır. Bu durumda ilamın kesinleşmesi halinde yargılama giderleri ve vekalet ücreti kalemlerin istenebilmesi dışında icra yolu ile infazı da mümkün değildir.
İİK’nun16/2. maddesinde, bir hakkın yerine getirilmesinden kaynaklanan şikayetler süre ile sınırlandırılmamıştır. İstem ilama aykırılığı içermekte ve ilama aykırılık şikayeti kamu düzenine ilişkin olduğundan İİK’nun 16/2. maddesi kapsamında değerlendirilip şikayet konusu asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden takibin iptaline karar verilmesi yerine şikayetin süreden reddi isabetsizdir.
İlam, herhangi yargılama sonucunda mahkeme kararının yazılarak taraflara verilen, imzalı ve mühürlü resmi belgedir. Her bir yazılı edayı ifa hükmü içeren mahkeme kararı ilamdır.Hükmün ilam niteliğine haiz olabilmesi için ilamın kararı veren hâkim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanması ve mahkemenin mührü ile mühürlenmesi gerekmektedir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 08.10.1997 Tarih ve 1997/12-517 Esas, 1997/776 Karar sayılı kararında “ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur” Hüküm bölümünde belirtilen tutarlar için ayrı ayrı ilamlı icra takibi yapılması da mümkün değildir. Her bir alacak kaleminin bulunduğu tek bir takip yapılmalıdır.
İlam niteliğindeki Kararlar;
–Sulh hukuk, asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemeleri ile özel mahkemelerden (kadastro, iş mahkemeleri vb.) alınmış (eda hükmü içeren) nihai kararlar,
– Ceza mahkemelerinin ilamlarının tazminata veya yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrası, (CMUK Md. 324)
– Sayıştay ilamları, (6085 sayılı Sayıştay Kanunu m. 50/II-e)
– Tam yargı davalarında verilen idari yargı mercilerinin ilamları (İYUK Md. 28 vd.)
– Tenfizine karar verilen yabancı mahkeme ilamları, (MÖHUK Md. 57)
– Yargıtay’ın ilk ve son derece mahkemesi olarak bakıp sonuçlandırdığı davalar, (Yargıtay Kanunu Md. 13 vd.)
-Tüm davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderleri.
*İcra ve İflas Kanunu’nun 38. maddesinde adı geçen ilam niteliğindeki belgeler şunlardır;
– Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar (HMK Md. 313-315) ve kabuller, (HMK Md. 307 vd.)
– Kayıtsız ve şartsız para borcunu ikrar eden re’sen tanzim edilen noter senetleri,
– İstinaf ve temyiz kefaletnameleri, (HMK Md 350,367)
– İcra kefaletnameleri.
Özel Kanunlarda Düzenlenen İlam Niteliğinde Belgeler
–Avukatlar hakkında verilen para cezasına ve giderlere ilişkin, (116 Sayılı Kanun Mad. 162 vd.)
– Avukatlar tarafından düzenlenen uzlaştırma tutanakları, (4667 sayılı Kanunun 23. maddesi ile eklenen 35/A Mad.)
– Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun yıllık aidat ve katılım payı ile ilgili kararları (5362 Sayılı Kanun Mad. 61)
– Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na göre düzenlenen anlaşma belgesi (6125 Sayılı Kanun Mad. 18/II)
– Mühendis ve mimar odalarının verdiği aidat ve para cezalarına ilişkin kararlar (6235 Sayılı Kanun Mad. 30)
– Tahkim Kanunu gereği, hakemler tarafından verilen kararlar (3533 Sayılı Kanun Mad. 7)
– Hakem ile yabancı hakem kararları (HMK Md. 439)
– Tüketici Hakem Heyeti Kararları (6502 Sayılı Kanun Mad. 70/1)
– Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre düzenlenen uzlaşma belgesi (5271 Sayılı Kanun Mad. 253/19)
– Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu’nun kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hâsılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleşen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline ilişkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar, (5174 Sayılı Kanun Mad. 77 Vd.)
– Kooperatiflerin kredi ile ilgili alacak senetleri, kâğıtları ve her türlü taahhütname ve sözleşmeler ortağın oturduğu veya kooperatifin bulunduğu köy veya mahalle ihtiyar heyetleri tarafından parasız olarak tasdik olunan senet ve belgeler, (1581 Sayılı Kanunu Mad. 12 vd.)
Kesinleşmeden İcra Takibine Konu Olamayacak İlamlar;
– Taşınmaz mallara ilişkin ayni haklardan kaynaklanan uyuşmazlıklar, (HMK m. 443 vd.)Taşınmaz mallar üzerindeki İstihkak davası (TMK m.683), önalım davası (TMK 734), tescil davası (TMK m.713), yolsuz tescilin silinmesi veya düzeltilmesi davası (TMK m.1025) gibi ayni haklardan doğan davalar ve bu davaların neticesinde verilen hükümlere ilişkin icra takibi hüküm kesinleşmeden başlatılamamaktadır.
– Aile ve şahsın hukukuna ilişkin hükümler, (HMK m. 443)Aile Hukuku’ndan kaynaklanan boşanma (TMK Mad. 166 vd.), babalık davası (TMK Mad. 303 vd.), çocuk teslimi (İİK Mad.25 vd.) veya çocukla şahsî ilişki kurulmasına (İİK Mad. 25/a) uyuşmazlıklarda verilen kararların ilamlı icra takibine konu olabilmesi için mutlak kesinleşmesi gerekmektedir.Boşanma hükmü kesinleşirse iştirak ve yoksulluk nafakalarının icrası için kesinleşmesi beklenmez. Hukuk Genel Kurulu “…Boşanma ilamı daha önce kesinleşmiş ise, iştirak-yoksulluk nafakası, tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri isteklerinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetildiğinde..” kesinleşmelerine gerek olmadığına hükmetmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2001/12-206 Esas, 2001/217 Karar, 28.2.2001 Tarihli Kararı.“Tedbir nafakasına ilişkin ara karar ilam olmadığı gibi, İİK’nun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden de değildir. Dolayısıyla ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olmadığından..” söz konusu ara kararın ilamlı icra takibinin konusu olamayacağına.Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2018/5079 Esas, 2019/810 Karar, 23.1.2019 Tarihli Kararı
– Yabancı mahkeme ilamlarının tenfiz kararının temyiz edilmesi, (MÖHUK Mad. 57/)
– Sayıştay ilamları, (Sayıştay Kanunu Mad. 53)
– Ceza ilamlarının yargılama giderleri ve vekâlet ücretine ilişkin alacaklar, (CGTİHK Mad.4)5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesi uyarınca mahkûmiyet hükümlerinin kesinleşmedikçe infaz olunamayacağından, mahkûmiyet kararının eklentisi olarak hükmolunan tazminat, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de hüküm kesinleşmedikçe asla tabi olarak infazının istenemeyecektir.”
– Kira bedelinin tespiti davası sonunca verilen ilamlar.
T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
2018/6150 E., 2019/5015 K.
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçlu, icra mahkemesine başvurusunda; sair şikayet nedenleri ile birlikte, takip dayanağı ilamda hükmedilen vekalet ücretinin 12.602,80 TL olmasına rağmen icra emrinde 12.682,80 TL istendiğini, ayrıca ilam vekalet ücreti ile yargılama giderleri için takipten sonrası için yasal faiz talep edilebileceğini, ancak icra emrinde bunlar için de ticari avans faizi istendiğini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece; ilam vekalet ücretinin icra emrinde 80,00 TL fazla yazılmasının maddi hataya müstenit olduğu belirtildikten sonra, takip konusu ilamda, faizin türünün yazılmadığını, bu durumda, takip tarihi itibariyle değişen oranlarda avans faizi istendiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle, istemin kısmen kabulü ile takip tarihi itibariyle değişen oranlarda avans faizi istenebileceği kabul edilerek, takip tarihinde istenebilecek asıl alacağın 205.312,74 TL, 28.11.2014 ile 29.01.2015 tarihleri arasında ana para faizinin 2.423,17 TL, yargılama giderleri ve vekalet ücreti faizinin 305,56 TL olarak tespitine karar verilmiş, hüküm borçlu tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. – 1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere; “İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. O nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez.”
Bu durumda mahkemece, takip dayanağı ilamda vekalet ücretinin 12.602,80 TL olduğu, icra emrinde ise 12.682,80 TL talep edildiği nazara alınarak 80,00 TL vekalet ücreti yönünden icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, mahkemenin, fazla istenen kısmın maddi hataya müstenit olduğuna ilişkin gerekçesi yerinde değildir.
Öte yandan; ilamda, faiz ve faizin başlangıcı konusunda bir hüküm bulunmaması halinde karar tarihinden itibaren yasal faiz istenebilir. Ancak, hükmün infazı için kesinleşmesi gereken hallerde, faizin, kararın kesinleşme tarihinden itibaren hesaplanması gerekir (İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 24.11.1995 tarih, 1994/2 E. – 1995/2 K. sayılı ve HGK’.nun 05.04.2000 tarih, 2000/12–739 E. – 2000/746 K. sayılı ilâmlarında vurgulandığı üzere).
Somut olayda, icra emrinde, takip dayanağı ilamda hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin olarak işlemiş faiz talebinde bulunulmadığı, asıl alacak ve ilam vekalet ücreti ile yargılama giderleri toplamı üzerinden takipten sonrası için, işleyecek faiz oranının % 11,75’ten az olmamak üzere avans faizi olarak istendiği, borçlunun 15.12.2014 tarihli şikayet dilekçesinde, asıl alacak ve buna işletilen faiz miktarı ve işletilecek olan faiz oranına yönelik bir itirazının bulunmadığı, şikayetinin, ilamda hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretine takipten sonrası için istenen faiz oranına yönelik olduğu, ancak mahkemece borçlunun talebi bulunmamasına rağmen, takipten sonrası için asıl alacağa işleyecek faiz oranı belirlendiği gibi, yargılama giderleri ile vekalet ücretine işleyecek faiz miktarının tespitine ilişkin olarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle bu yönde karar verildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca, mahkemece, takip dayanağı ilamda vekalet ücreti ile yargılama giderleri için faiz oranı konusunda bir hüküm bulunmadığından, takipten sonrası için yasal faiz talep edilebileceği nazara alınarak, borçlunun bu yöndeki şikayetinin kabulü ile icra emrinin, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderleri kalemlerine ilişkin olarak işleyecek faiz oranı kısmının düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile takipten sonrası için bu alacak kalemlerine de avans faizi istenebileceği yönünde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, borçlunun asıl alacak ve faizi yönünden bir itirazı bulunmamasına rağmen HMK’nun 26. maddesine aykırı olacak şekilde bu hususta da hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Esas No:2011/23488
Karar No:2012/8426
K. Tarihi:19.3.2012
Somut olayda, taşınmazın aynına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığına göre, dayanak ilam kesinleşmeden takibe konabilir. O halde mahkemece borçlunun ilamın kesinleşmeden takibe konamayacağına ilişkin şikayetinin reddi ile diğer şikayet nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir….
MAHKEMESİ : Ankara 8. İcra Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 27/06/2011NUMARASI : 2011/699-2011/663
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.05.2011 tarih, 2006/415 Esas, 2011/231 Karar sayılı ilamı ile “Davacının açmış bulunduğu davanın kabulü ile dava konusu bulunan Ankara, Keçiören, Şenlik mah. 4179 ada 15 parsel sayılı taşınmazdaki K.Ş.m. K. caddesi no:……umaralı kat irtifakı olmayan taşınmaza vaki davalının müdalesinin men’ine” ve ecrimisile hükmedilmiştir. Takip konusu ilam, taşınmazı işgal eden kişi hakkında açılan men’i müdahale ve ecrimisil davası olup, taraflar arasında mülkiyet uyuşmazlığı bulunmamaktadır. HUMK’nun 443/4. maddesi gereğince gayrimenkule ve buna dair ayni haklara ilişkin hükümler kesinleşmedikçe icra olunamaz.Somut olayda, taşınmazın aynına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığına göre, dayanak ilam kesinleşmeden takibe konabilir. O halde mahkemece borçlunun ilamın kesinleşmeden takibe konamayacağına ilişkin şikayetinin reddi ile diğer şikayet nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 19/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kesinleştikten sonra takip konusu yapılabilecek olan ilamların, takip tarihinde kesinleşmiş olması gerekir. Aksi takdirde, takip konusu ilam takip sırasında kesinleşmiş dahi olsa, yapılan takibin iptali gerekir. Takip konusu ilamın, icra dairesince “kesinleştiği şekliyle” yerine getirilmesi (uygulanması) gerekir. İcra müdürü, “ilamın ne şekilde infaz edilmesi gerektiği” konusunda icra mahkemesinden aydınlatıcı bilgi isteyemez. Kendi anlayışına göre ilamı uygulaması gerekir. İlamın, ilam içeriğine aykırı biçimde uygulanmış olması halinde ilgililer şikayet yoluna başvurabilirler. Keza, icra mahkemesi takip dayanağı ilamın “hüküm bölümü”nü aynen infazla yükümlü olup, yorum yoluyla hükmü değiştirir nitelikte karar veremez. İlamın takip konusu yapılabilmesi için, “takip tarihinde” kesinleşmiş olması gerekiyorsa, bu hususun yani ilamın kesinleştiğine dair yazının ilamın altına veya arkasına yazılıp altının hakim ve yazı işleri müdürü tarafından imzalanmış olması gerekir.UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. age.,s:712- TANRIVER, S. İlamlı İcra Takibinin Dayanakları ve İcranın İadesi, 1996, s:162. Doktrindeki hakim görüşün aksine Yargıtay; “infazı için kesinleşmesi zorunlu olan ilamların takibe konu edildiğinde, icra müdürünün bir icra emri düzenleyerek borçluya tebliğ etmesi gerektiği, icra müdürünün, ilamın kesinleşip kesinleşmediğini kendiliğinden denetleme yetkisi olmadığını, icra emri tebliğ edilen borçlunun şikayet talebi üzerine bu konunun icra mahkemesince inceleme konusu yapılabileceği” yönünde görüş ortaya koyarak, icra müdürünün ‘takibe konmak istenen ilâmın kesinleşip kesinleşmediği’ yönünde bir denetleme yapmasının yetkisi dahilinde olmadığını belirtmiştir.8. HD. 12.02.2015 T. 24928/3919. Borçlu, takip dayanağı belgenin ilâm niteliğinde olmadığı ya da ilâm niteliğinde olmakla birlikte takibe “ilâmlı icra takibi yolu ile takip edilmesi için kesinleşmesi gereken türden bir karar olduğunu” ileri sürerek ‘şikayet yolu’na gidebilir.
a) Mahkumiyete dair ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine dair kısımları, (5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4. maddesi) ancak hükmün kesinleşmesiyle icraya konabilir. “Mahkumiyete ilişkin ceza hükmü”nde yer alan avukatlık ücreti, yargılama gideri, tazminat gibi ilâmın eklentisi niteliğindeki alacaklar, hükümlülüğün “yazılı emir” ile kaldırılması halinde takibe konu edilemez. Buna karşın “beraate ilişkin ceza ilamları”ndaki yargılama giderlerinin kesinleşmesinin beklenmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.
b) “Ticaret sicili memurunun teklifi üzerine, sicilin bağlı olduğu mahkemece, tescil konusunda verilen kararlar” (TK. mad. 35/IV) ile “ilgililerin ticaret siciline yapılacak tescil veya tadil yahut terkin talepleri üzerine, sicil memurluğunca verilen karara yönelik -sekiz gün içinde- yapacakları itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar” (TK. mad. 36/III) da icrası için kesinleşme şartı aranan kararlardır.
c) İcra ve İflas Kanunu’muzun 31/a-I hükmü uyarınca, “bütün gemilere ve bunlarla ilgili aynî haklara ilişkin kararlar”ın ilâmlı takibe konu edilebilmesi hükmün kesinleşmesine bağlıdır.
d) İş Mahkemeleri Kanunu m. 7/4 hükmüne göre, “hizmet akdine tabi çalışanların zorunlu sigortalılık sürelerinin tespitine ilişkin kararlar”ın SGK tarafından uygulanması için kararın kesinleşmesi şart olmasına karşın, işverene karşı icra edilmesi için kesinleşme şartı bulunmamaktadır.
e) Sayıştay Kanunu’nun m. 53/I hükmü gereğince, Sayıştay ilâmlarının icrası için kesinleşme koşulu aranmaktadır.
f) “Kooperatif ortaklığından çıkarmaya ilişkin kararlar” şahsın hukukuna ilişkin kabul edildiğinden icrası için kesinleşmesi şarttır. Yargıtay, bir uyuşmazlıkta ise; “kooperatif üyeliğinin tespitine ilişkin ilâmda şahsın hukuku kapsamında sicil kaydı oluşturacak nitelikte hakkın tartışıldığı ve ilâmın bu hali ile kesinleşmeden takibe konulamayacağı” yönünde karar vermiştir.8. HD. 16.02.2016 T. 23088/2507
g) Özel mülkiyet konusu kaynak niteliğindeki suya yapılan elatmanın önlenmesi davası sonunda verilen kararların icraya konulabilmesi için kesinleşme şartı bulunmaktadır. UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. age., s: 710
h) Deniz Müsadere Mahkemesi Kararları (3894 s. K. mad. 131/I) da kesinleşmeden icra edilememektedir.
Genel kural olan hükmün kesinleşmesi şartının aranmaması: Alacaklının, bir ilâma dayanarak ilâmlı icra takibi yapabilmesi için, hükmün kesinleşmiş olması kural olarak şart değildir; hüküm kesinleşmeden de alacaklı ilâmlı icra yoluna başvurabilir. Karara karşı kanun yoluna başvurulmuş olması (istinaf veya temyiz edilmiş olması), kural olarak ilâmın icrasını durdurmayacaktır (HMK m. 350, I; HMK m. 367, I).PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./ÖZKAN, M. S./ ÖZEKES, M. age., s: 269
İrtifak hakkı, tapu siciline tescili gereken ve mülkiyet hakkından sonra gelen, taşınmaz yükü ve rehin hakkı gibi sınırlı ayni haklardan biridir. İrtifak hakkı ve diğer ayni haklar, sahiplerine, mülkiyet hakkının bütün haklarını ve yetkilerini sağlarlar. Bu haklar, taşınmaz üzerinde, malikin haklarını ve yetkilerini hakkın kapsamı ölçüsünde daraltırlar.
Bir diğer deyişle, irtifak hakkı;
• Taşınmaz üzerinde bu hakka sahip olana kullanma ve yararlanma yetkisi sağlar.
• Yükümlü taşınmaz malikini, diğer bir kişiye ya da taşınmaz malikine karşı, mülkiyet hakkının verdiği yetkilerden bazılarını kullanmaktan alıkoyar ve bunların irtifak hakkına sahip olan kişi tarafından izin verilmesini gerektirir.
İrtifak hakkında, bu hakka sahip olan kişi, kullanma ve yararlanma hakkı elde ederken; irtifak hakkı kurulan taşınmazın maliki ise, bu hakka katlanmak zorunda kalmaktadır. Bir diğer deyişle, irtifak hakkı kurulan taşınmaz, yükümlü duruma gelmektedir. Yükümlü taşınmaz üzerindeki irtifak hakkından bir başka taşınmazın yararlanması da olanaklıdır. Bu taşınmaza “hâkim taşınmaz” da denir.
İntifa Hakkı: Taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabilir. Bu hak, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlar. İntifa hakkı, taşınırlarda zilyetliğin devri, alacaklarda alacağın devri, taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulur.
Taşınır ve taşınmazlarda intifa hakkının kazanılması ve tescilinde, mülkiyete ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmaz üzerindeki yasal intifa hakkı tapu kütüğüne tescil edilmemiş olsa bile, durumu bilenlere karşı ileri sürülebilir. Tescil edilmiş ise, herkese karşı ileri sürülebilir, ayni hak sıfatını alır! Herkese karşı ileri sürülebilen bir hak, şahsi hak olarak nitelendirilemez.
T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/1602
Karar: 2007/4614
Karar Tarihi: 13.03.2007
ÖZET :Takip konusu ilamın incelenmesinde, fuzuli işgal nedenine dayalı olarak borçlunun taşınmaza el atmasının önlenmesine, tahliyeye ve haksız işgal tazminatına hükmedilmesinin talep edildiği ve mahkemece de talep gibi karar verildiği görülmektedir. Bu durumda taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından ilamın infazı için kesinleşmesi gerekmez.
DAVA :Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :HUMK. nun 443/4. maddesi gereğince taşınmaza ve buna ilişkin aynı haklara dair hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez. Buna karşılık, taşınmazın aynına ilişkin olmayan (taşınmaz üzerindeki kişisel <şahsi> haklara yönelik ) ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmelerine gerek yoktur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 3. cilt, sahife 2212). Somut, olayda takip konusu ilamın incelenmesinde, fuzuli işgal nedenine dayalı olarak borçlunun taşınmaza el atmasının önlenmesine, tahliyeye ve haksız işgal tazminatına hükmedilmesinin talep edildiği ve mahkemece de talep gibi karar verildiği görülmektedir. Bu durumda taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından ilamın infazı için kesinleşmesi gerekmez (Prof. Dr. Baki Kuru, a.g.e., sahife 2187). O halde istemin reddi yerine kabulü isabetsizdir.
SONUÇ :Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK. nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 13.03.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yazı kaynağı : tuncayilcim.av.tr
Kesinleşmeden İcraya Konulamayacak Mahkeme Kararları
Resmi Gazete
Mevzuat Bilgi Sistemi
T.C. Adalet Bakanlığı
Anayasa Mahkemesi
Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği G.M.
Hakkimizda
Kariyer
İletişim
Blog
Hukuki Haberler Bülteni
English
Yazı kaynağı : kulacoglu.av.tr
Kesinleşmeden İcraya Konulamayan İlamlar | DT Hukuk Bürosu - Av. Doğan Turan
Türk hukukunda, mahkemelerce verilen ilamlar, verildikleri andan itibaren icra etkisine sahiptir; dolayısıyla mahkeme kararlarının kesinleşmemiş olması kararın yerine getirilmesini önlemez. Ancak bu durumun bazı istisnaları bulunmaktadır. Nitekim Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra İflas Kanunu ve bazı özel kanun hükümleriyle, ilamın icraya konulabilmesi, kararın kesinleşmesi şartına bağlanmıştır. Kararın kesinleşmesi ile, ilk derece mahkemesi kararının kanun yolu denetimden geçerek veya kanunda öngörülen süreler içerisinde taraflarca kanun yoluna başvurulmamış olması nedeniyle kesinleşmesi ifade edilmektedir. Bu kapsamda, kesinleşmeden icraya konu edilemeyecek ilamlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1-Taşınmaz mala ve taşınmaz mal üzerindeki ayni haklara ilişkin ilamlar, kesinleşmedikçe icraya konu edilemeyecektir. Örneğin, tescil davası, istihkak davası, irtifak haklarına ilişkin davalar, yolsuz tescilin silinmesi veya düzeltilmesi davası, ipoteğin kaldırılması gibi davalar sonunda verilen ilamlar kesinleşmeden icraya konulamazlar.
Mülkiyet hakkı değişikliği şeklinde sonuç doğuran hükümler, gayrimenkulün aynına ilişkin olarak değerlendirilir. Ancak müdahalenin meni gibi taleplerde, mülkiyet hakkı iddiasının olup olmadığına dikkat edilmelidir; zira mülkiyetin kime ait olduğuna ilişkin bir uyuşmazlık söz konusu değilse, bu tür müdahalenin meni davalarında kesinleşme aranmayacaktır. Yine gayrimenkulün aynına ilişkin ilamlarda, ilamın eklentisi niteliğindeki hükümler de kesinleşmeden icraya konu edilemezler.
2-Aile ve kişiler hukukuna ilişkin ilamlar, kesinleşmedikçe icra edilemezler. Örneğin boşanma, babalık davası, çocuk teslimi veya çocukla şahsî ilişki kurulmasına ilişkin ilâmların icraya konulabilmesi için kesinleşmeleri şarttır. Keza boşanma kararının eklentisi niteliğinde olan çocukla şahsî münasebet tesisine ilişkin ilâmlar da kesinleşmeksizin icra edilemezler. Yine boşanmayla birlikte verilen maddi ve manevi tazminatın tahsiline ilişkin ilamların icraya konulması noktasında da ilamın boşanmaya ilişkin kısmının kesinleşmesi gerekir. Keza yoksulluk ve iştirak nafakasının ödenmesine ya da kaldırılmasına ilişkin mahkeme ilamları da kesinleşmeden icra edilemezler. Ancak yargılama sırasında hükmedilen tedbir nafakası için kesinleşme aranmamaktadır.
3-Yabancı mahkeme veya hakem kararlarının tenfizine ilişkin verilen ilamlar,
4-Menfi tespit davalarında verilen ilamlar,
5-Sayıştay ilamları
6-Ceza mahkumiyeti hükümleri, kesinleşmedikçe infaz olunamayacağından, bu kararların eklentisi olarak hükmedilen tazminat, yargılama giderleri ve avukatlık ücretine ilişkin hükümlerin icrası için de ilamın kesinleşmesi gerekmektedir.
6-İstihkak davasının kabulüne ilişkin karardaki yargılama gideri
7-Bayrağına ve sicil kaydı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin ilamların icrası için de kesinleşme zaruridir. Görüleceği üzere, gemilerle ilgili tüm ilâmların icrası için kesinleşme şartı aranmış olup sadece gemilerle ilgili aynî haklar hakkındaki hükümlerle sınırlı tutulmamıştır. Örneğin, kiracı tarafından geminin teslimi için kira sözleşmesi dayanak gösterilerek kiralayana karşı dava açılmışsa, dava sonunda gemiyle ilgili şahsî hakka ilişkin ilâmın da kesinleşmesi gerekecektir.
Diğer taraftan, İcra Mahkemesi’nin İcra İflas Kanunu’nun 363. Maddesine istinaden kesin olarak verdiği kararlar dışındaki kararlarının icrası için kesinleşmesi gerektiğine ilişkin genel bir hükme yer verilmemiştir. Yani özel bir düzenleme yoksa icra mahkemesi kararlarının icrası için kesinleşmesi şart değildir.
Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin E. 2011/24669 K. 2011/30913 T. 27.12.2011 kararı da “İİK. nun 363 ve sonraki maddelerinde, icra mahkemesince verilecek kararlardan temyizi kabil olanlar belirlenmiş, bunların infaz edilebilmesi için kesinleşmesi gerektiğine dair bir hükme yer verilmemiştir. Bir başka deyişle, icra mahkemesi kararlarının infazı için kesinleşmesi zorunlu bulunmamaktadır. Somut olayda Diyarbakır 2. İcra Mahkemesi’nin 06.09.2011 tarih ve 2011/98-300 Sayılı kararı ile takibin iptaline karar verildiğine göre, mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.” hükmünü içermektedir.
Bu kapsamda, alacaklının takip talebi icra müdürlüğünce detaylı bir şekilde incelenmelidir; dolayısıyla takip talebinin dayanağı olarak sunulan ilamın kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmesi zorunlu ilamlardan olup olmadığı icra müdürünce denetlenmelidir. Keza bu ilama, ilamı veren mahkemece kesinleşme şerhinin yazılıp yazılmadığı gözetilmelidir.
Alacaklının takip dayanağı olan ilam, kesinleşmeksizin icraya konu edilemeyecek ilamlardan ise ve kesinleşme şerhine sahip değilse, icra müdürünce reddedilmek durumundadır; zira bu ilam icra etkisine sahip değildir.
Kesinleşmeksizin icra edilemeyecek bir ilam, kesinleşmeden icraya konu edilmişse icra emrini tebellüğ eden borçlu, süresiz şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurabilecek ve söz konusu takibin iptalini talep edebilecektir; zira böyle bir durumda kamu düzenine uyarlılık bulunmamaktadır. Son bir husus olarak, sonradan kesinleşmiş olsa dahi, kesinleşmeden icraya konulan ilamlar için takibin iptali talep edilebilir.
Yazı kaynağı : www.doganturan.av.tr
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.