la ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümît ve hüve
la ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümît ve hüve Ne90'dan bulabilirsiniz
“Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, lehu’l-mulku ve lehu’l-hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr” demenin sevabı
Allah’a hamd olsun.
Ebu Hureyere Radiyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle dedi: “Bir kimse her gün yüz defa, lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, lehu’l-mulku ve lehu’l-hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr. Meali: Bir ve ortağı olmayan Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’nadır, O’nun her şeye gücü yeter.Ondan başka güç ve kuvvet yoktur.O'ndan başka hak ilah yoktur.
derse, on köle azat etmiş kadar sevap kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur.” (Buhârî 3293, Muslim 2691)
Hadiste söz konusu zikrin fazileti elde edilmesi zikrin peşpeşe yapılması şart koşulmamıştır. Hadisin zahirine göre konu esnektir. Sevabın hasıl olması için zikrin sayısı bir gün içerisinde gerçekleşmesi yeterlidir.
Nevevi Rahimehullah şöyle dedi: “Hadisin zahirine göre söz konusu sevap bir günde zikrin yüz defa söylenmesidir. İster bir oturuşta söylesin, ister bir kısmını günün başında diğerlerini sonunda söylesin fark etmez. Fakat zikri peşpeşe ve gündüzün başında söylemesi geri kalan günün tümünde koruma sağlaması açısından daha iyi olur. (Şerh Nevevi ala Muslim 17/17)
Daha detaylı bilgi için (148699 ) nolu sorunun cevabına bakınız.
İkincisi:
Azad etmeye teşvikle ilgili farklı hadisler rivayet edilmiştir:
Ebu Hureyre Radiyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle dedi: “Her kim Müslüman bir köleyi âzâd ederse, Allah o kölenin her uzvu mukabilinde o kimsenin âzasından bir uzvu hatta fercine mukabil fercini cehennemden âzâd eyler.” Buhari 6715, Muslim 1509)
Başka bir hadiste: Sehl bin Huneyf Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’den şöyle rivayet eder: “Her kim özgürlüğüne kavuşması için anlaşma yapan bir köleye yardım ederse, O’nun gölgesi dışında hiçbir gölgenin olmadığı günde Allah onu gölgelendirir.”
Her iki hadisin arasında çelişki yoktur. Hatta her iki hadisi birlikte alınması gerekir. Tehlil’in faziletini zikreden hadiste, günde; yüz defa “lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, lehu’l-mulku ve lehu’l-hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr” diyen kimse için vadedilen sevap ve faziletin, Müslüman bir köleyi azad eden kimse için de olması ümit edilir. Bu konuda Kadi İyaz Rahimehullah açıklama yapmıştır. Daha fazla bilgi için Şerh el Nevevi ala Muslim 17/18 bakınız.
İbn Recep Rahimehullah şöyle dedi:
Tevhid kelimesini gerçekleştirmek, köle azad etmeyi gerektirir. Köle azad etmek, ateşten azad olmayı gerektirir. Zira sahih hadiste her kim bu zikri söylerse on köle azat emiş sevabı vardır.
Başka bir rivayette: Her kim on defa söylerser İsmail oğullarından dört köle azad etmiş sayılır.
Her kim sabahladığı veya akşamladığı zaman: "Allahım! Seni, senin arşını taşıyanlarını, meleklerini ve bütün yarattıklarını sabahlayarak şahit tutarım ki; senden başka hak ilah yoktur ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ‘in de senin kulun ve elçindir” her kim bunu bir kere söylerse Allah onun çeyreğini ateşten azad eder. her kim iki defa söylerse Allah onun yarısını azad eder. her kim üç defa söylerse dörte üçüsünü azad eder. her kim dört defa söylerse Allah onun tümünü azad eder” (Letaif el Mearif s. 283)
Bu denli sevap fazilete karşısında daha fazala azimetli ve daha fazla sevap kazanmak için gayret göstermek gerekir.
En iyisini Allah bilir.
Yazı kaynağı : islamqa.info
İki müjdeli kelime: Yuhyî ve Yumît - YENİ ASYA
Yâ Resûlallah, varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimî nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyor, oruç tutuyor; ayrıca bizden fazla olarak sadâka veriyorlar. Biz ise veremiyoruz. Onlar köle âzâd ediyor, biz edemiyoruz.
Ashâbından bunları dinleyen Resûlüllah Efendimiz (asm), onların gönlünü şu mübarek ve müjdeli sözleriyle aldı:
"Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiç kimse sizden faziletli olamaz. Meğer ki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra 33 kere ‘Sübhânallâh’, 33 kere ‘El-hamdülillâh’, 33 kere ‘Allâhü ekber’ dersiniz, tamamı 99 eder. Yüzüncüde, “Allâhü ekber Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemût. Biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ dersiniz; günahlarınız, denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur.” 1
Bediüzzaman Hazretleri bu Kelime-i Tevhidin her bir kelimesinde bulunan müjdeleri ve o müjdelerdeki şifaları ve o şifalardaki manevî lezzetleri Mektûbat eserinde 20. Mektup'da izah ediyor. 6. ve 7. kelime olan "Yuhyî ve yumît" yani hayat veren ve ölümü veren kelimelerindeki müjdelere birlikte bakalım. "Yuhyî" yani hayatı veren O'dur. Madem hayat vermiş, hayatta ne lâzımsa onları da vermiştir. İnsanın kullanması için cihazlar, hayatını devam ettirebilmesi için rızıklar vermiştir. Yuhyî kelimesindeki müjde, manen insana; "Ey insan! Üzerine vazife olmayan işleri, hayatın ağır yükünü omzuna alıp zahmet çekme! Neden Dünya’ya geldim diye pişmanlık gösterme! Senin vücudun bir Hayy-ı kayyuma aittir. Masraf ve ihtiyaçlarını O karşılar. Hayatının ve vazifenin ne kadar kıymetli, neticesinin ne büyük olduğunu düşünüp mutlu ol. Bil ki, bütün hayır ve hasenatın amel defterine kaydediliyor. Hizmetinin bütün neticeleri sana baki bir hayat kazandıracak, ebedî ihyâ edecektir." der. Kısaca, hayat bizi "ebedî saadet" ile müjdeliyor.
"Yumît" yani ölümü veren O'dur. Ölümdeki müjde ve teselliler ise, hayat vazifesinden terhis ve tebdil-i mekân olmasıdır. Dünya’nın külfetli işlerinden, hayatını devam ettirebilmek için çalışma zahmetinden azad edilmektir. İşte şu kelime, fâni cin ve inse bağırır, der ki: "Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır." 2
Allah bizi her gün, ölümün küçük kardeşi olan uykudan uyandırıp diriltir. Midemize defnedilen rızıklar, evvelki cismi ile ölürken daha güzel bir hayatta, insan bedeninde dirilirler. Hayat ve ölümün Dünya’da dahi böyle gözümüz önünde örnekleri tecelli eder. "Yuhyî ve yumît" Cenab-ı Hakk’ın müjdelerle, şifalarla, tesellilerle dolu iki fiilidir.
Kaynakça:
1. Camiü's sağir, İmam-ı suyûtî.
2. Mektûbat, 20. Mektup.
Yazı kaynağı : www.yeniasya.com.tr
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.