latin alfabesini kullanan ilk türk devleti hangisidir
latin alfabesini kullanan ilk türk devleti hangisidir Ne90'dan bulabilirsiniz
Türk Yurdu Dergisi
Türklerden kalan ilk yazılı eser 7. yüzyılın sonlarında dikildiği sanılan Çory yazıtıdır, 6 satırlık küçük bir yazıt olan bu yazıtta, bir Köktürk erinin İlteriş Kağan’a katılması anlatılmaktadır (Sertkaya 1995: 318). Bunu bir kısmı Eski Kırgızlar bir kısmı da Köktürklerden kaldığı sanılan Yenisey yazıtları ile II. Köktürklerden kalan Orhon yazıtları izlemektedir. Ancak 1969 yılında Issık Köl civarında bulunan ve 1970 yılında yapılan kazılarla ortaya çıkartılan Esik Kurganı, Türk yazı dilini daha da gerilere götürmektedir. Esik Kurgan’ından çıkartılan 4000’e yakın parça içerisinde bulunan gümüş çanak en önemlisidir. Bu çanak üzerinde 26 harflik bir ibare bulunmaktadır. Bu yazı aynı zamanda Köktürk yazısının da ilkel şekli olarak kabul edilmektedir (User 2006: 28-29). 7. yüzyıldan günümüze kadar Türkler geniş coğrafyalara yayılmışlar, bu geniş coğrafyalarda Köktürk, Mani, Soğd, Uygur, Brahmi, Tibet, Ermeni, Süryani, Arap, Latin ve Kiril gibi çeşitli alfabeler kullanmışlardır.Türkler 1300 yıllık edebiyat hayatları boyunca 13 farklı alfabe kullanmıştır (Tekin 1997: 8).
Türklerin ilk kullandığı alfabe Orhon abidelerinde kullanılan Köktürk alfabesidir. Bu alfabenin kökeni hakkında çeşitli fikirler ileri sürülmekle beraber, bunun Arami kökenli olduğu ve Eski İranlı kavim olan Soğdlar aracılığıyla Türklere geçtiği görüşü daha fazla kabul görmektedir (Tekin 1997: 22; Ercilasun 2009: 165). Türkler daha sonra Uygur alfabesini kullanmıştır. Bu yazı da Sami kökenli Soğd alfabesine dayanmaktadır. Hemen burada şunu da belirtelim ki tarih boyunca Türklerin alfabe değiştirmesinde iki faktör önemli rol oynamıştır. Bunlardan birincisi din faktörü diğeri de siyasi faktörlerdir. Uygur alfabesi Türklerin Arap alfabesinden sonra en fazla kullandıkları ikinci alfabedir. Çünkü Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra da uzun bir müddet Uygur alfabesiyle yazdılar. Hatta Çağatay sahasında pek çok eser ve Osmanlı sahasında Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar Osmanlı sarayında Uygur alfabesiyle çeşitli eserler yazılmıştır (Tekin 1997: 41).
Türkler Uygur alfabesinden sonra Arap alfabesini kullanmışlardır. Türklerin Arap alfabesine geçmesindeki neden din değişikliğidir. Bu alfabe çok geniş bir coğrafyada uzun müddet kullanılmıştır. Ancak zamanla Türk dünyasında önemli fikir adamları Arap alfabesinin Türkçenin fonetiğine uygun olmadığını belirterek, Arap alfabesini terk ediş ya da onu çeşitli şekillerde ıslah ederek kullanmak gibi çeşitli fikirler öne sürmüşlerdir. Bu görüşleri kısaca şöyle özetleyebiliriz.
Bu mesele ilk olarak, 1857 yılında Azerbaycan’ın meşhur ediplerinden Mirza Fetali Ahunzâde tarafından Arap harfleri ıslah edilerek Türkçenin imlâsına uydurulmalı görüşü ile ortaya atılmıştır (Demirci 2001: 50). Böylece görüşlerini rapor haline getiren Ahunzâde, yeni imlâ ile 1863 yılında Yusuf Şah hikâyesini yazmıştır (Uygur 1922: 11). Ayrıca Maarif ve Okutguçı dergisinde S. UYGUR adlı edibin yazdığı makaleden öğrendiğimize göre, bu konuda destek bulmak amacıyla önce İstanbul’a, daha sonra da İran’a giden Ahunzâde, beklediği ilgiyi bulamayınca bu işten elini eteğini çekmiştir (Uygur 1922: 12; Demirci 2001: 50).
Bu doğrultuda çalışan bir başka kişi de Mirza Rıza Han adındaki kişidir. Bu şahıs 1879 yılında Türk, Fars ve Arap dillerini karşılaştırarak, Arap alfabesinin Türkçenin imlâsı için uygun olmadığını belirten rapor hazırlamıştır (Uygur 1922: 12). Böylece bu konu Orta Asya’daki Türkler arasında hızla yayılmıştır. Ancak bu dönemde şunu da belirtmeliyiz ki Orta Asya’daki Türkler arasında üç fikir öne çıkmıştır. Birincisi Arap harfleriyle devam etme fikri, diğeriArap harflerini ıslah ederek Türkçenin imlâsına uydurma fikri, bir diğeri de Latin alfabesine geçiş fikridir (Demirel 1999: 28).
Bu dönemde Osmanlı Devletinde de önce Genç Türkler daha sonra da Necip Asım gibi âlim ve sanatçıların bu doğrultuda çalıştıklarını bilmekteyiz. Ancak bu konu sadece kişisel bir olay olarak ele alınmış hem devlet politikası olmamış, hem de halka hitap etmediği için Osmanlı içinde pek fazla taraftar bulmamıştır. Osmanlılarda alfabe tartışmalarını yazımızın ilerleyen kısımlarında geniş bir şekilde ele alıp işleyeceğiz.
Yine 1900’lü yılların başlarında Tatarlar arasında da Latin alfabesine geçiş veya Arap alfabesini ıslah etme fikirleri konusunda pek çok rapor hazırlandı. Bu dönemde konu üzerinde çalışan önemli şahıslar arasında Orunburglu Zakir Remiyef, yine İdil gazetesinde yazılar yazan Sait Remiyef ve Hasan Ali isimli edipleri sayabiliriz. Ancak burada şunu da belirteliz ki 1917 Ekim ihtilaline kadar, Tatarlar arasında en fazla kabul gören fikir, Latin alfabesine geçiş fikridir (Uygur 1922: 13). Ekim ihtilalinden sonra Tatarlar arasında bu konu tekrar gündeme geldi ve 1920 yılında Kazan’da Tatar ve Başkurt âlimlerin katıldığı toplantıda, Alimcan İbrahim Efendi’nin sunduğu rapor doğrultusunda, Latin harflerine geçiş kabul edildi. Bu toplantıda ayrıca bütün Orta Asya’daki Türkler arasında Latincilik hareketlerini tartışmak ve onları Latin alfabesine geçişe teşvik etmek gerekir, diye bir karar da çıkmıştır (Uygur 1922: 13). Yine 1920 yılında Ufa ve Yektaorunburg’da yapılan Tatar, Başkurt ve Çuvaş âlimlerin katıldığı kurultayda, Nimet Hekim Han tarafından Latin harflerine beynelmilel geçiş kararı alındı. 1924 yılında Tatarlar arasında Latincilik hareketlerinin arttığını görmekteyiz. Meskev, Kazan, Ufa ve Dek şehirlerinde arka arkaya toplanan kurultaylarda hep Latin alfabesine geçiş kararı çıkmıştır (Uygur 1922: 13).
Türkler arasında Latin alfabesine geçen ilk Türk toplumu Yakutlar olmuştur. Ünlü pedagog S. A. Novgorod 1917’de 33 harften oluşan Latin alfabesini hazırlamıştır, Yakutlar 1917’den 1933’e kadar bu alfabeyi kullanmışlardır (Şahin 2003: 42). Ancak diğer Türk topluluklarına çok uzak olan Yakutların Latin alfabesine geçişi, diğer Türk halklarını pek fazla etkilememiştir.
Bu arada Özbeklerden de bahsetmek gerekir. Özbekler 18. yüzyıldan başlayarak harflerin ıslahı doğrultusunda pek çok kurultay yapmışlardır. Bu kurultaylara Arap alfabesini kullanmaya devam fikrini savunanlar, Arap alfabesini ıslah ederek kullanalım fikrini savunanlar ve Latin alfabesine geçme taraftarı olanlar katılmıştır. 1923 yılında yapılan Taşkent konferansında Türklerin beynelmilel Latin alfabesine geçmesi kararlaştırılmıştır (Enlemof 1922: 6). Ancak bu fikrin benimsenmesine rağmen Özbekler 1923- 1930 yılları arasında Arap alfabesini ıslah ederek bugün ilim âleminde “toti” yazı denen yazıyı kullanmışlardır.
Yine 20. yüzyılın başlarında Hakas, Yakut, Tatar, Başkurt, Kalmuk ve Allakaçanlar arasında da bu doğrultuda çeşitli kurultaylar yapılmıştır (Enlemof 1922: 6).
Bu arada tüm Türk devletlerinin katılacağı bir kurultay hazırlama fikri bu sıralarda ortaya atılmıştır. Baldauf ve Menzel Rus Türkologlarının uzun süredir bir Türkoloji kurultayı tertip etmek istediklerini belirtmektedir. Rus Türkolog’u Samayloviç 1913 yılında böyle bir kongre için girişimlere başlamış; ancak yeterli desteği bulamayınca bu konuyu ertelemek zorunda kalmıştır. Samoyloviç’in de aralarında bulunduğu Rus Türkologları 1922 yılında aradığı desteği bulmuşlardır. 1923 yılında Samoyloviç Bakü’ye geldiğinde en büyük destekçisi Ağamalıoğlu’nu bulur (Demirel 1996: 29). Latin alfabesi konusunda çok istekli olan Türk grubun yanında Rusların da istekli olması ilk bakışta şaşırtıcıdır. Ayrıca Moskova’nın bu konuda tam destek vermesi de göz önünde bulundurmalıdır. Rusların Türkleri Latin alfabesine geçirmedeki en önemli amacı, Kiril alfabesine geçişin daha kolay olmasıdır. Baldauf’a göre ise kongrede üç ayrı grup vardır. Birincisi Latin taraftarı Azeriler, ikincisi Latin taraftarı Ruslar, üçüncüsü de Sovyet merkezinin elemanları (Demirel 1996: 28).
Şimdi burada hemen akla gelen acaba Azeri âlimler Rusya’nın sinsi planının aleti mi oldu sorusudur. Ancak hemen belirtelim ki Azeri âlimlerin o dönemde pek çoğu Pantürkist ve Panislamist oldukları için böyle bir sorunun cevabı tabii ki hayırdır. Daha doğrusu bizim yukarıda kısaca tarihçesini verdiğimiz, Türk dünyasında Latin harflerine geçiş tartışması bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Çünkü bu tartışma yaklaşık 70 yıllık bir tartışmadır. Türk âlimlerinin o dönemdeki genel görüşü medeni milletleri yakalamak için mutlaka Latin alfabesine geçişin gerekliliğidir. Bu hareket de tamamıyla vatansever bir harekettir. Zaten 1938 yılında Rusların çeşitli bahanelerle öldürdükleri aralarında Çobanzâde, Zeynallı, Halid Said gibi ediplerin hepsi 1. Türkoloji kongresinin toplanmasında önemli rol oynamışlardır. Ayrıca özellikle Çobanzâde ve Halid Said kongreye gelen temsilcilerle sık sık bir araya gelerek, onları Latin alfabesine geçiş konusunda ikna etmeye çalışmışlardır (Demirel 1996: 28).
Toplantının yapılmasına öncülük eden Ağamalıoğlu aynı zamanda toplantının da oturum başkanıdır. 3- 4 Ocak 1926 yılında toplanan bu hazırlık toplantısında, 1. Bakü Türkoloji Kongresi’nin 25 Şubat 1926 yılında yapılmasını ve toplantıya katılacak kişiler ve toplantının içeriği belirlenmiştir. Ayrıca bu hazırlık toplantısında 1. Bakü Türkoloji Kongresi’nde Latin alfabesine geçiş fikrinin benimsenmesi de kararlaştırılmıştır. Böylelikle hazırlık toplantısında alınan kararlar doğrultusunda, 1. Türkoloji Kongresi’ne katılan temsilciler, 25 Şubat’ta Bakü’de toplanmaya başlamışlardır. Toplantı 26 Şubat 1926 yılında Bakü İlim Sarayı’nın salonunda başlamıştır. Bu arada bazı Orta Asya Türk devletlerinden gelen temsilcilerin çeşitli zorluklar nedeniyle birkaç gün geç de olsa katılımlarıyla her geçen gün temsilci sayısı artmıştır (Demirel 1996: 29).
Bu sırada Türkiye’de de Atatürk’ün Bakü Kongresi’ni yakından takip ettiğini Menzel’in kurultayla ilgili yayımladığı makalelerden öğrenmekteyiz. Bu amaçla TürkiyeCumhuriyeti’nden de temsilci olarak Fuat Köprülü ve Hüseyinzâde Ali Bey ile o dönemde İstanbul’da bulunan yabancı Türkologlardan Barthold da toplantıya katılmıştır (Demirel 1996: 29).
Delegelerin sonradan iştiraki ile kurultayda 131 delege toplanmıştır. Ayrıca 1926 yılında Bakü’de yapılan 1. Türkoloji Kongresi’nin ünlü Rus Türkolog’u W. Radloff ve İsmail Gaspıralı şerefine yapılmasını öneren görüş de kabul edilerek, bu kongre bu iki şahıs şerefine yapılmıştır. Bu kurultayda başta alfabe sorunu olmak üzere terminoloji, etnografya, imlâ, Türk tarihi, dil akrabalıkları ve Türk dilleri konuları ile ilgili bildiriler sunulmuştur. Kurultayın sonunda ise tüm Türk halkları için ortak bir Latin alfabesine geçiş kabul edilmiş ve bu doğrultuda çalışmak üzere 26 kişilik bir komisyonun oluşturulması kararlaştırılmıştır (Demirel 1996: 36).
Osmanlı İmparatorluğu’nda Alfabe Tartışmaları
Tanzimat’ın ilanından sonra alfabe konusunda ilk çalışmayı Antepli Münif Mehmet Efendi yapmıştır. 1862’de Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniyye’de yaptığı konuşmasında, Arap alfabesinin imlâsının değiştirilerek okuma yazma işinin kolaylaştırılması üzerinde durarak, Osmanlıcayı başka ulusların dilleri ile karşılaştırmıştır. Yine Tanzimat dönemi şair ve yazarlarından Şinasi ve Ebuziyya Tevfik Arap harflerini ıslah ederek matbaada kullanmıştır (Boyacıoğlu 2001: 19). Ayrıca Ebuziyya Tevfik, Arap harflerinin yerine Latin harflerine geçiş fikrini de yazdığı makalelerde sert biçimde eleştirerek, bunun mümkün olmadığını belirtmiştir. Bu düşüncesine gerekçe olarak da Kuran için başka, ilimler için başka harflerin kullanılmasının mümkün olamayacağını savunmuştur (Paçacıoğlu 1990: 15). Yine harf ıslahıyla ilgili olarak, 1911 yılında İstanbul’da Islah-ı Huruf komisyonu kurulmuştur. Ancak bu komisyonun da elle tutulur herhangi bir sonuç çıkaramadığı açıktır. Osmanlılarda harflerin ıslahı konusunda bir başka çalışmayı da Milaslı Doktor İsmail Hakkı Bey yapmıştır. Bu çalışmada Hakkı Bey, Arapça konsonantların yanına kendisinin oluşturduğu vokalleri koymuştur (Boyacıoğlu 2001: 19).
Meşrutiyet’in ilanından sonra Doktor Musullu Davut imzalı bir kitapçık o zamanki mebuslar meclisine sunulmuştur. Bu kitapçıkta Latin harflerine geçiş teklif edilmiştir. Hatta II. Abdülhamit’in de Arap harflerinin medeni işlerin halledilmesi için yetersizliğini belirttiği ve Latin harflerine geçişin gerekliliği üzerinde durduğunu, Paçacıoğlu’nun bildirisinden öğrenmekteyiz (Paçacıoğlu 1990: 16). Meşrutiyet’ten hemen sonra 1. Dünya Savaş’ından bir süre önce Enver Paşa özellikle orduda uygulanması için yeni bir imlâ geliştirmiştir. Genelde Enver Paşa imlâsı olarak bilinen bu imlâya göre tüm vokaller imlâda gösterilmektedir.
1916 yılında Necip Asım’ın bu konuda çalışmalar yaptığını ve harf ıslahı komisyonunda olduğunu görüyoruz. Ancak o da herhangi bir başarı elde edememiştir (Boyacıoğlu 2001: 21). O dönemde orduda genç subay olan Atatürk bu tartışmaları yakından izlemiştir. Ayrıca Atatürk’ün Türkçeyle yakından ilgilendiğini ve bu konuda oldukça önemli bilgilere vakıf olduğunu gerek Türk Dil Kurumu’nu kurması, gerekse yazdığı yazılar ve yaptığı konuşmalardan biliyoruz. Hatta Atatürk Filistin cephesinde genç bir subayken, Osmanlı askerlerinin eline tutsak düşen Agop Dilâçar ile yaptığı konuşmalardan da anlamaktayız. Atatürk, Agop Dilâçar’ın elinde gördüğü Türkische Grammatika adlı kitap ile yakından ilgilenmiş, kitabı incelemiş ve bazı yerlerini de eleştirmiştir (Türkay 1982: 45).
Kurtuluş Savaş’ından sonra, 17 Şubat- 4 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan Türkiye İktisat Kongresi’nde İzmirli Nazmi ile arkadaşları, Latin alfabesine geçilmesi konusunda bir önerge vermişlerdir. Ancak o zamanda Atatürk Latin alfabesine geçişin henüz erken olduğunu ve zamanının gelmediğini düşündüğü için bu önergeyi fazla dikkate almamıştır. Bütün bu tartışmalar arasında 1926 yılında Bakü 1. Türkoloji Kongresi toplanır. Atatürk’ün bu kongreyi yakından takip ettiğini ve kongreyi izlemek üzere Fuat Köprülü’yü gönderdiğini daha önce belirtmiştik. Bakü 1. Türkoloji Kongresi’nin en önemli kararı ise hiç şüphesiz tüm Türk devletlerini Latin harflerine geçirme kararını almasıdır. Hatta bunun uygulanması için 26 kişilik bir komisyonun da kurulması kararlaştırılmıştır (Demirel 1996: 42).
Bakü Kongresi’nden sonra Türk devletleri Latin alfabesine geçmeye hazırlanırken bunu en erken Türkiye Cumhuriyeti yapmış ve 1 Kasım 1928’de Latin alfabesine geçerek, uzun zamandır yapılan tartışmalara son noktayı koymuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin Latin alfabesine geçmesinin nedenleri; Arap alfabesinin Türkçenin fonetiğine uygun olmaması, matbuattaki zorluklar, Arap alfabesi ile okuma yazmanın zorluğu ve 1926 yılında 1. Bakü Kongresi’nde alınan tüm Türkler için Latin alfabesine geçme kararıdır. Türk devletleri ile kültürel bağı koparmamak düşüncesinde olan Atatürk, bu sebeplerden dolayı Latin alfabesine geçmiştir (Şimşir 2008: 96).
Türk Cumhuriyetlerinin Latin Alfabesine Geçişi
1926 yılında 1. Bakü Kongresi’nde alınan karar doğrultusunda 26 kişilik merkez komite kurulmuştur. Bu komitenin amacı tüm Türk halkları için ortak bir alfabe belirlemekti. 1927 yılında Birleştirilmiş Yeni Türk Alfabesi (Yañalif) adıyla yeni bir alfabe hazırlandı. Daha sonra ise uygulamaya geçildi, Yañalif belli bir zamana yayılarak hayata geçirilecekti(Şahin 2003: 43). Ayrıca burada 1917 Ekim İhtilali’ne değinmek istiyorum; çünkü Türk devletlerini Latin alfabesinden alıkoyan bu devrim, Türk yazı dili açısından da bir kırılma noktasıdır. Bugün Orta Asya’da yaşayan Türk devletleri için 1926 yılında 1. Bakü Kongresi sonrasında oluşturulan Merkez Komite, belki de çok önemli bir inkılabı gerçekleştirecekti. Yazımızın başında da değindiğimiz gibi Rusya’nın temel hedefi Orta Asya’daki Türkleri Kiril alfabesine geçirmekti. Latin alfabesini Rusya’nın desteklemesi ve 1. Bakü Kongresi’nin toplanmasında Rusya’nın aktif bir rol oynamasının asıl amacı Latin alfabesini Kiril alfabesine geçişte bir basamak olarak görmeleridir (Demirel 1999: 29).
Stalin’in iktidara gelmesinden sonra SSCB’de Kiril alfabesini hâkim kılma düşüncesi sonucunda, Türk Cumhuriyetleri 1939 yılından itibaren Kiril alfabesine geçirilmeye başlandı. Bütün bu planlı Rus politikalarının sonucunda Türkler 1939 yılından itibaren Kiril alfabesini kullanmışlardır. Ruslar her Türk cumhuriyeti için ayrı bir Kiril alfabesi hazırlamıştır. Hazırlanan bu alfabelerde ortalama sekiz ile on harf değiştirilmiş, böylece özel bir çaba olmazsa Türk halkları birbirinin yazısını okuyamaz hale getirilmiştir (Ercilasun 1993: XI).
1991 yılından itibaren SSCB’nin dağılmasından sonra tekrar bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetleri bağımsız bir devlet olmanın gereğini yerine getirerek, pek çok alanda inkılaba başlamışlardır. Bunlardan biri de Latin alfabesine geçiştir. Bu amaçla Marmara Üniversitesi’nde yapılan “Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu” ile Ankara’da 1992 yılında Türk Dil Kurultay’ında benzer kararlar alınmıştır. Böylece Türk cumhuriyetleri için ortak bir alfabe önerilmiştir. Aralık 1991 yılında Azerbaycan Latin alfabesine geçiş kararı almıştır. 12 Nisan 1993’te Türkmenistan, 2 Eylül 1993’te Özbekistan Latin alfabesine geçişi kabul etmiştir. Daha sonra ise 1993 yılı içinde Gagavuz Özerk Cumhuriyeti ve Kırım Özerk Cumhuriyeti Latin alfabesine geçmeyi kabul etmiştir. Nihayet 1999 yılında Tataristan da Latin alfabesine geçmeyi kabul eder (Şahin 2003: 44).Ancak daha sonra Rusya Federasyonu’nun 15 Kasım 2002’de aldığı “Tüm Rusya Federasyonu içerisindeki halkların Kiril alfabesine devam etmesi” konusundaki kanun sonucunda Latin alfabesine geçiş çalışmaları sonlandırılarak, Rusya Federasyonu içerisindeki halklar Kiril alfabesini kullanmaya devam etmişlerdir (Şahin 2003: 44).
Diğer Türk cumhuriyetlerinde Latin alfabesine geçiş aşamalı olarak başlamıştır. Kiril alfabesinin yanında Latin alfabesini de veren bu devletler yavaş yavaş Latin alfabesine geçmeye başladılar. Azerbaycan 2000 yılında Haydar Aliyev’in emriyle Latin alfabesine geçmiştir. Daha önce okullarda öğretilen Latin alfabesine aniden geçiş ilk zamanlarda sorunlu olmuştur. İnternet gibi araçların kullanımında sorunlar yaşanmış, hatta gazetelerin satışları düşmüş, yine bazı gazete ve televizyonlar yazı dilini Rusça olarak değiştirmiştir. Ancak bu sorunlar kısa zamanda aşılmış, bugün Azeriler Latin alfabesine tam olarak geçmişlerdir (Şahin 2006: 236, 237, 238). Daha sonra Türkmenistan bunu başarmış ve bugün tam olarak Latin alfabesine geçmiştir. Özbekistan da Latin alfabesine geçişe kademeli olarak başlamıştır. Özbekistan’da 2005 yılında eğitimde Latin alfabesine geçişin tam olarak yerleştirilmesi kararlaştırılmıştır. 1995 yılında Özbekistan’da Latin harfleriyle ilgili yapılan toplantıda, Özbek alfabesine alınan “ş için sh, ç için ch, gibi harflerin alınması eleştirilere neden olmuştur (Kocaoğlu 1996: 1996: 677).
Türk Cumhuriyetlerinden Kazakistan ve Kırgızistan ise maalesef Latin alfabesine geçişi kabul etmemişlerdir. Bunda her iki devlet içindeki yoğun Rus nüfusun ve Rus politikasının etkisi büyüktür. Bu iki devlette pek çok bilimsel kurultaylarda Latin alfabesine geçiş kararı alınmasına rağmen, dediğimiz gibi Rus nüfusu ve Rusçanın her ikidevlette de ikinci resmi dil olması nedeniyle her iki devlet de Kiril alfabesine devam etmektedir (Şahin 2002: 67).
Ayrıca burada bir konuya da işaret etmekte fayda görüyorum. Bugün genelde Türk halkları Latin ve Kiril alfabesini kullanırken, alfabesini hiç değiştirmeyerek Arap alfabesiyle günümüze kadar devam eden İran içindeki Azeriler, Doğu Türkistan’daki Uygurlar ve Kazaklar ile Irak’taki Türkmenler halen daha Arap alfabesini kullanmaktadır.
Sonuç
Bu yazımızda Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonra, Türkler tarafından geniş bir coğrafyada uzun yıllar kullanılan Arap alfabesinden, Türkçenin fonetiğine daha uygun olan Latin alfabesine geçiş değerlendirilmiştir. Bu konuda şimdiye kadar pek çok kurultay yapılmış, birçok bilim adamı makaleler ve kitaplar yazmıştır; yazmaya da devam edecektir. Bizim bu çalışmamızda Arap alfabesinden Latin alfabesine geçiş fikrinin ilk ne zaman ve nerede başladığı, bu fikri destekleyenler ve buna karşı çıkanların fikirleri verilmeye çalışıldı. 1926 Bakü Kurultayı’nda tüm Türklerin ortak bir alfabeye geçmesi kararlaştırılmışsa da daha sonraki Rus ihtilali, tüm Türklerin yüz yıllık hayallerini sekteye uğratmıştır. 1990 yılında, SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetlerinin çoğu tekrar Latin alfabesine geçmeye başlamışlardır. Bu süreç halen daha devam etmektedir.
Yazı kaynağı : www.turkyurdu.com.tr
Tarih Boyunca Türklerin Kullandığı Alfabeler Hangileridir?
İnsanlar, alfabeyi keşfettikten sonra yaşanılan dönemlerle ilgili yazılı kanıtlar oluşturmuştur. İlk alfabenin keşfinden sonra zamanla yeni alfabeler türetilmiştir. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan toplumlar, kendi kültürlerine ve dinsel inançlarına göre yeni alfabelerin doğmasına neden olmuştur. Türklerin kullandığı alfabeler bugüne kadar zaman içerisinde gelişim ve değişimler göstermiştir.
Türkler, tarih boyunca ve farklı dönemlerde, İslamiyetten önce ve sonra birçok defa devlet kurmuş ve kurdukları devletlerde yeni alfabelerin oluşmasını sağlamışlardır. Yaşanılan gelişmeler sayesinde, konuşulan dillere yeni kelimeler ve harfler eklenerek, kullanılan alfabenin gelişmesi sağlanmıştır. Tarihte Türk devletleri tarafından oluşturulmuş alfabeler mevcuttur. Devletlerarası kültürel etkileşimlerle farklı alfabelerin ortaya çıktığı ve bazı değişimlerin yaşandığı görülmektedir.
İlk Alfabenin Bulunması
İnsanlar, alfabe bulunmadan önce çeşitli sembol ve resimler yaparak bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Geçmiş tarih ve alfabenin doğması ile ilgili yapılan araştırmalarda, M.Ö 3200 yıllarında mezar taşlarına soldan sağa doğru yazılmış kanıtlar tespit edilmiştir. Mısır’da bulunan mezar taşlarına, kazıma yapılarak yazıldığı keşfedilmiştir. Dünya genelinde ilk alfabe yazı sistemi olarak Proto-Sinait sistemi kabul edilmektedir.
İlk alfabe bulunduğunda, çeşitli sesli ve ünsüz harflerin olmadığı bunlar yerine sembollerin kullanıldığı görülmüştür. Fenike deniz tüccarları tarafından dünyanın birçok yerine yayılması sağlanmıştır. M.Ö 1200 yıllarında Fenike alfabesi oluşmuş ve bu alfabede toplam 22 sembol yer almıştır. Yazması ve öğrenmesi kolay bir alfabe olduğu için yaygın kullanılmaya başlanmıştır.
Türklerin Kullandığı Alfabeler
Türklerin kullandığı alfabeler, tarihten günümüze kadar 5 faklı alfabe olarak karşımıza çıkmaktadır. Alfabeler sayesinde, geçmiş dönemden günümüze birçok eser kalıntısı ulaşmıştır.
Türklerin geçmişten günümüze kadar kullandığı tüm alfabeler sırasıyla şunlardır;
Her alfabenin kendisine göre özellikleri vardır. Türkler tarafından kullanılan bu alfabelerin her birisinde, harf sayısı, sesli ve sessiz harfler, birleşik harfler farklıdır. Diller arasındaki diğer farklı özellik ise yazının yazım yönüdür. Bazı alfabelerde, soldan sağa yazılırken, bazı alfabelerde ise sağdan sola doğru yazılmaktadır. Alfabelerin farklı olması ve yeni alfabelerin doğması, kültürel etkileşimlere ve yaşam şartlarının değişmesine bağlıdır. İşte Türklerin kullandığı alfabeler ve özellikleri;
Göktürk (Orhun) Alfabesi
Türk tarihi ile ilgili yapılan araştırmalarda, kısaca Türklerin İslamiyetten önce kullandığı alfabeler arasında bilinen en eski yazı örnekleri, Göktürk alfabesine aittir. Bu yazı örnekleri, Bilge Kağan, Kül Tigin ve Bilge Tonyukuk yazıtları olarak keşfedilmiştir. Göktürk alfabesinin M.S 8. Yüzyıl başlarında kullanıldığı ve en eski Türk alfabesi olduğu bilinmektedir.
Göktürk alfabesini, Türklerden sonra bazı değişiklikler yaparak, Hazarlar, Bulgarlar, Sekeller ve Peçeneklerde kullanmaya başlamıştır. Türkler tarafından kullanılmaya başlanan Göktürk alfabesi ile yazılan yazıtlar incelendiğinde, daha çok milli duyguların barındırıldığı görülmüştür.
Tarihi süreçte, kullanılmaya başlayan her alfabe yeni doğacak alfabelere öncülük etmiştir. Göktürk alfabesine benzer Yenisey alfabesi oluşturulmuş ve Sibirya bölgelerindeki topluluklar tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Türkler, tarihi başarılarını ve milli duygularını, çeşitli taşlar üzerine kazıyarak yazmış ve günümüze kadar bu eserlerin kalmasını sağlamışlardır.
Göktürk alfabesi, İslamiyetten önce Türklerin kullandığı alfabeler arasında ilk milli alfabe olarak yerini almaktadır. Tarihte sadece Türkler tarafından kullanılmış ve yazılan eserler, Göktürk ya da Orhun yazıtları olarak bilinir. Göktürk alfabesinde toplam 38 harf bulunmaktadır. Harflerin, 4’ü sesli, 31’i sessiz ve 3’ü çift ünsüz harflerdir.
Yazılarda, büyük ve küçük harf yoktur. Sağdan sola doğru yazıldığı ve bu şekilde okunduğu görülmektedir. Göktürk alfabesini, Göktürkler, Hunlar ve diğer Türk kavimleri kullanmış zaman içerisinde yeni eklemeler yapmışlardır. Alfabede kullanılan tek noktalama işareti, iki nokta üst üste (:) işaretidir. Türkler, İslamiyet’i kabul ettikten sonra bu alfabeyi kullanmayı bırakmıştır.
Uygur Alfabesi
Tarihte, eski Türklerin kullandığı alfabeler arasında yer alan Uygur alfabesi, Göktürk Kağanlığının yıkılması ve Uygur Kağanlığının kurulmasından sonra türetilmiştir. Önceden kullanılan, Türk alfabelerindeki ses ihtiyacının karşılanması için Soğdian’dan türetilmiştir. Uygun Kağanlığına bağlı hanlıkların bazıları Budizm, bazıları Mani dinini seçmiş ve bu alfabe ile dini esaslarını anlatmaya çalışmışlardır. Uygur alfabesi ile yazılmış yazı örneklerine 8. Yüzyıl dönemlerinde rastlanılmaktadır. Tarihte, kâğıt ve matbaayı kullanan ilk Türk kavmi Uygurlar olmuştur. Kağıda yazıldığı için Uygur devleti yıkıldıktan sonraki dönemlerde de uygun alfabesi kullanılmaya devam edilmiştir.
Uygur alfabesi, Türklerin kullandığı alfabeler sıralamasında ikinci sırada yer almaktadır. Göktürk devleti yıkıldıktan sonra kurulan Uygur devleti tarafından isimlendirilmiştir. Uygur alfabesinin özellikleri incelendiğinde, 18 adet sembol ve işaretin yer aldığı görülmektedir. Alfabede 4 sesli harf bulunmaktadır. Yazılar, sağdan sola doğru yazılır ve Z harfi hariç diğer harfler birbirine birleşik olarak yazılır. Uygun alfabesinin kökeni, Soğdain’dir ve Uygurlar tarafından Türkçeye uyarlanarak kullanılmaya başlanmıştır.
Uygur devletinde, yazı yazan katiplere, bakşıgeri, bakşı, serbahşı gibi adlar verilmiştir. Türk kavimleri tarafından uygur alfabesi, İslamiyet’ten önce ve sonraki dönemlerde de kullanılmaya devam edilmiştir. Uygur alfabesi kullanılarak yazılan metinlerin. 9. Yüzyıla ait olduğu bilinmektedir. Uygur alfabesi, Timur İmparatorluğu devletleri tarafından da kullanılmış ve edebiyat, sanat, hukuk ve din alanda eserler yazılmıştır.
Arap Alfabesi
10. yüzyıldan sonra Türkler İslamiyet’i kabul etmiş ve bu tarihten sonra kurulan Türk devletlerinde Arap alfabesi kullanılmaya başlanmıştır. Türklerin kullandığı alfabeler incelenirken, Arap alfabesinin 1928 harf devrimine kadar, Türk devletleri tarafından kullanıldığı görülmektedir. Tarihte, Karahanlılar, Arap alfabesini ilk kullanan Türk Devletidir.
Arap alfabesi, 28 harften oluşmaktadır. Türkçe ses uyumunun sağlanabilmesi için alfabeye bazı eklemeler yapılmıştır. Eklemeler sonrası, harf sayısı 36 olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Arap alfabesi kullanılmaya devam edilmiştir. Çoğu zaman Arap ve Fars alfabesindeki bazı harflerin birlikte yazılması ile Osmanlıca dili doğmuştur. Osmanlıca ayrı bir dil değildir. Türkçe dilidir ve çeşitli gelişmelere maruz kalmıştır.
Türklerin, İslamiyet’i benimsemeleri, Talas savaşından sonra olmuştur. Kitleler halinde İslamiyet’e geçen Türkler, dini kavramları öğrenebilmek için Arap alfabesini kullanmaya başlamıştır. Türklerin kullandığı alfabeler farklı harf ve ses özelliklerine sahiptir. Arap alfabesinde 28 harf bulunuyor. Arap alfabesi, Türkçedeki bazı ses özelliklerini karşılamamaktadır. Bunun için uygun eklemeler yapılmıştır.
Arap alfabesi sağdan sola doğru yazılmaktadır. Alfabede yer almayan p, ç, j gibi harfler, Türkçe ses uyumu için sonradan eklenmiştir. Arap alfabesi tamamen ünsüz harflerden oluşmaktadır. Ünsüz harfler, yazıdaki yerine göre sesli harf olarak telaffuz ediliyor. Arap alfabesinde noktalama kuralları ve büyük küçük harf ayrımı yoktur. Arap alfabesi ile Türk – İslam tarihinde çok sayıda eser yazılmıştır.
Kiril Alfabesi
Türklerin kullandığı alfabeler yaşanılan bölgelere ve kültürel etkenlere göre değişmiştir. Kiril alfabesi kullanılan alfabelerden birisidir. Kiril alfabesi, yunan alfabesinden türemiş ve Sovyetler Birliği zamanında kullanılmaya başlanmıştır. Sovyetler birliğine bağlı Türk devletleri ve Slav devletlerinde zorunlu olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Sovyetler Birliğinin 1991 yılında yıkılmasından sonra Türk devletlerinin bazıları Latin alfabesine geçiş yapmıştır. Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabelerin çoğu sağdan sola doğru yazılırken, kiril alfabesi, soldan sağa doğru yazılıyor. Rusya topraklarında kullanılan kiril alfabesi, bu topraklarda yaşayanlara zorla kabul ettirilmiştir. Günümüzde de bazı Türk devletlerinde kiril alfabesi kullanılmaya devam etmektedir.
Kiril alfabesinin de kendisine özel birçok özelliği vardır. Sovyetler Birliği, Türklerin birlik olmasını önlemek için kiril alfabesini tek alfabe olarak kullanmaya zorlamıştır. Kiril alfabesinde, farklı şekiller ve semboller çokça bulunmaktadır. Türk topluluklarının 20 çeşit kiril alfabesi kullandığı bilinmektedir. Türklerin kullandığı alfabeler arasında, kiril alfabesi en fazla sesli harf bulunduran alfabe olarak yer almaktadır.
Kiril alfabesinde toplam 38 harf bulunmakta ve bu harflerin 11’i sesli harftir. Soldan sağa doğru yazılır. Türk devletlerinden olan Kazakistan, Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra kazak alfabesine geçiş yapmıştır. Çoğu topluluk latin alfabesine geçiş yaparak günümüzde, kiril alfabesini terk etmiştir.
Latin Asıllı Türk Alfabesi
Türkler, alfabenin doğuşundan itibaren, farklı alfabeler kullanmıştır. İslamiyet’i kabul eden Türk toplulukları Arap alfabesini kullanmaya başlamış ve 1 Kasım 1928 yeni Türk harflerinin kabulü ve tatbiki kanunu ile Arap alfabesinden latin alfabesine geçiş yapmıştır. Türkçe dil seslerinin latin alfabesinde birebir karşılanmaması, yeni eklemelerin yapılmasına neden olmuştur. Bunun için günümüzde kullanılan alfabeye, latin asıllı Türk alfabesi ya da Türkçe latin alfabesi denilmektedir.
Kullanılan harflerin büyük bir bölümünün latin alfabesine ait olması, kullanılan alfabenin latin olarak anılmasına neden olmaktadır. Birçok ülke kendi ses özelliklerine göre latin alfabesine eklemeler yaparak kullanmaya devam etmekte ve kendi alfabelerini oluşturmaktadır. Latin alfabesi sayesinde Türkçe ifadeler kolaylıkla kullanılabilmektedir. Türk alfabesi oluşturularak, yazı ve konuşma dilindeki imla kargaşası ortadan kaldırılmıştır.
Günümüzde, Türklerin tarihte ve günümüzde kullandığı alfabeler arasında en çok latin alfabesi bilinmektedir. Türklerin latin alfabesine geçiş yapmasının en büyük nedeni, Arap alfabesinin Türkçe yapısını karşılamamasıdır. Latin alfabesini kullanan ilk Türk devleti Azeriler olmuş ve 1925 yılında kullanmaya başlamışlardır. Latin asıllı Türk alfabesi, 29 harften oluşmaktadır. 8 adet sesli 21 adet sessiz harf mevcuttur. Latin alfabesinde bulunmayan ve Türkler tarafından “ç, ğ, ş, ü, ö” harfleri eklenmiştir.
Latin alfabesinde yer alan “w, x, q” harfleri, Türkçe dil yapısında yer almadığı için alfabeden çıkartılmıştır. Solda sağa doğru yazılmaktadır. Harfler, kelime yapısına göre bitişik ya da ayrı yazılabilmektedir. Türkler tarafından kullanılmaya başlayan latin alfabesinin hem öğrenilmesi hem de kullanılması daha kolaydır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra insanların okuma yazmayı kolay öğrenebilmesi için latin alfabesine geçiş yapılmıştır. Ülkemizde, 1928 yılından günümüze latin alfabesi kullanılmakta ve tüm eserler bu alfabe ile yazılmaktadır.
Yazı kaynağı : www.tulomsas.com.tr
Türk dilleri alfabeleri
Türk dilleri alfabeleri veya çağdaş Türk yazı dilleri alfabeleri çağdaş dönem Türk yazı dilleri için kullanılan çeşitli alfabelerdir. Uzun tarihî dönemler içinde kullanılmış olan Türk yazı sistemlerinin sonrasında, bazılarının terki, bazılarının devamı ile günümüzde kullanımda olmuşlardır.
Tarihî dönem alfabeleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Uzak tarih[değiştir | kaynağı değiştir]
Türklerin en geniş ölçüde kullandığı yazı sistemleri Göktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kiril alfabesidir.[1] Türk dilinin tarihi sürecinde ticari, kültürel, dinî vb. sebeplerle bu dilin yazımında Göktürk, Mani, Soğut, Uygur, Brahmi, Tibet, Süryani, İbrani, Grek, Arap, Kiril, Latin asıllı alfabeler Türk diline çeşitli düzeyde uyarlanmış varyantlarıyla kullanılmıştır.
Yakın tarih[değiştir | kaynağı değiştir]
1926'da Bakü'de toplanan Türkoloji Kongresi, tüm Türk dillerinin Latin alfabesi ile yazılması konusunda karar almıştır. 1929'lu yıllarda geliştirilen Ortak Türk Alfabesi, ufak farklılıklarla 1930'lu yıllarda Sovyetler Birliği'ndeki Türk halkları tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, Türk cumhuriyetlerinin kullandıkları bu Latin esaslı alfabeler, 1938-40 yılları arasında yerlerini, Sovyet idaresinin baskısı ile Kiril alfabesinden geliştirilmiş olan ve her Türk yazı dilini birbirinden ayıran farklı alfabelere bırakmak zorunda kalmıştır. Bundan önce Türk halkları ortak alfabeleri ile birbirlerine yaklaşabilmişken, her Türk halkına diğerlerinden farklı bir Kiril alfabesi geliştirilmesi ile, aslında birbirlerine yakın olan bu dillerin zamanla farklılaşmaları sağlanmıştır.
Türkiye'de Yeni Türk alfabesi, Latin harfleri temel alınarak, 1 Kasım 1928 gün ve 1353 sayılı yasayla tespit ve kabul edilmiştir. Bu kanuna göre, Yeni Türk alfabesinde 29 harf bulunur. Alfabeyi oluşturan büyük ve küçük harfler, sırasıyla aşağıdaki biçimde yazılır.
Çağdaş dönem alfabeleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Türk alfabelerinde ortaklaşma[değiştir | kaynağı değiştir]
1989 yılında Sovyetler birliğinin yıkılmasından sonra 1991 yılında Azerbaycan'da Latin alfabesine dönülmesine karar verilmiştir. Azerbaycan'da kullanıma giren bu yeni alfabe Türkiye'deki Latin alfabesinde bulunmayan ə (/e/ benzeri), x (hırıltılı /h/) ve q (kalın /g/) harflerini içerir. Bu ek harfler Azerbaycan Türkçesine has olan sesleri yazmak için geliştirilmiştir.
30 Ekim 1992 tarihinde Ankara'da Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Toplantısı yapılmıştır. Bu toplantıda Türk cumhuriyetlerinin Türkiye'de kullanılan Türk alfabesine uyum sağlamaları kararı alınmıştır. Ayrıca Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın 2005 yılına kadar kendi resmî Türk dilleri için bir Türkçe Latin alfabesi kullanmaya başlayacakları konusunda anlaşılmıştır. Azınlık olarak yabancı yönetim altında yaşayan Türk halklarının (özellikle Suriye, Irak, İran ve Rusya'da) Türk-Latin alfabesine geçişleri için 2010 yılına kadar bir süre verilmiştir.
Aynı yılda, Aralık ayının 22'sinde Azerbaycan devleti Türkçeyi tek resmî dil olarak ve Latin alfabesini kabul etmiştir. Azerbaycan'da kullanılan bu Latin alfabesi İran'da yaşayan milyonlarca Azerbaycan Türkü tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. Böylece (resmî olmayarak) İran'da da Türkçe artık Latin alfabesi ile yazılmaya başlamıştır. İran devletinin aslında rahatsız olduğu ama önleyemediği bu gelişme, daha da ilerlemektedir; mesela "Varlık" gazetesi 1994'ten beri "Ortak Türk Alfabesi" ile basılır. Bu alfabe Türkiye'de "Öz alfabe" olarak adlandırılır. Orta Asya'da geliştirilmiş olan bütün Latin alfabeleri bu alfabeden kaynaklanır. Özbekistan ve Türkmenistan da alfabelerini bundan türetmişler; ama Türkiye'nin Orta Asya'da nüfuzunun artmasına engel olmak amacıyla sonradan apayrı alfabeler geliştirmişlerdir.
2000 yılında Rus parlamentosu, Rusya Federasyonu içerisinde Kiril alfabesinden başka bir alfabe kullanılmayacağını açıklayınca, buna tepki olarak Tataristan Özerk Cumhuriyeti'nde hemen bir Türkçe Latin alfabesi kullanıma alınmıştır.
Türk Cumhuriyetleri Alfabeleri, eski Sovyetler Birliği içindeki Türk topluluklarının Kiril alfabesi ve diğer bazı Türk topluluklarının (örneğin Uygurların, İran Türklerinin) kullandığı Arap alfabesi ve bunun dışında genel olarak pek çok Türk devletinde ve özerk cumhuriyetinde (örneğin Gagavuzlarda) kullanılan Latin alfabelerini ifade etmek için kullanılan bir tabirdir. Günümüzde alfabe çalışmaları dikkate alındığında Türk cumhuriyetlerinde Latin esaslı alfabeye geçiş yönünde gelişmeler yaşanmaktadır. Örneğin Azerbaycan, Türkiye'deki Türk alfabesini temel alan bir sistemi kabul etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti alfabesinin üzerine üç tane harf (yeni ses değerleri) ekleyerek kendi alfabelerini oluşturmuşlardır.
Ortak Türkçe alfabesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Türk Devletleri Teşkilâtı, Türk cumhuriyetlerinin alfabelerine Q, X, W, Ň, Ä harflerinin eklenmesini ortak karar olarak kabul etmiştir.[2] Bu karar uygulandığı takdirde (inceltme ve vurgu işaretli harfler hariç) 34 harfli bir alfabe Türk dünyasının önemli bir bölümünde en azından protokolde yürürlüğe girmiş olacaktır.[3]
Alfabelerin karşılaştırılması[değiştir | kaynağı değiştir]
Latinizasyon (Romanizasyon) tabiri genel olarak Latin alfabesi dışındaki ses sistemlerinin Latin alfabesine çevrilmesini ifade eder.
Kiril-Latin alfabesi karşılığı[değiştir | kaynağı değiştir]
Arap-Latin alfabesi karşılığı[değiştir | kaynağı değiştir]
Alfabeler[değiştir | kaynağı değiştir]
Harfler ve ses değerleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Günümüzde var olan alfabelerden yararlanılarak belirli bir seviyede ayrıntılar tespit edilebilmiştir. Türkiye'de ve diğer Türk devletlerinde kullanılan harflerden başlıcaları şu şekildedir:
El yazısında çizgili harfler[değiştir | kaynağı değiştir]
Orta-Çizgili harfler el yazısında zaman zaman kullanılmakla beraber bunların aslında ses değerleri açısından herhangi bir işlevi yoktur ve genellikle eşsesli kelimeleri ayırt etmekte veya bir el alışkanlığı olarak kullanılmaktadır. Çoğu zaman vurgulu ve kalın bir söyleyişi göstermeye yarar.
Diğer Örnekler: Ƀağ (bahçe) ve Bağ (düğüm), Ҟurt (yırtıcı) ve Kurt (larva), Ᵽas (oksitlenme) ve Pas (iletme), Roman (kitap) ve Ɍoman (millet adı) farkları...
Düzeltme işaretleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Harf karşılaştırması[değiştir | kaynağı değiştir]
Belli başlı Türk yazı dillerini yazmak için günümüzde kullanımda olan alfabelerdeki her harfin, diğer bazı yazı dilinde dengi yoktur. Hiçbir şekilde dengi bulunmayan harf, ilgili yazı dilinde o harfi karşılayan sesin kullanımda olmadığını gösterebilir. Ayrıca, bazı sesler bütün yazı dillerinde olsa da, onları yansıtan harfler çeşitli sebeplerle farklı kurulmuş olabilir. Aşağıdaki tabloda Latin, Arap ve Kiril temelli çeşitli alfabelerdeki harflerinin karşılaştırılması mümkündür.
Alfabe tablosunda, Türkiye Türkçesinde bulunmayan harflere de yer verilmiştir. Bu sesler ve onları gösteren harfler daha çok başka topluluklarla iç içe yaşayan Türk halkları tarafından kullanılmaktadır. Örneğin İran Azerileri Arapça Ayın (Ayn) harfini veya Gagavuzlar Slavik Tse harfini yoğun biçimde kullanırlar. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Dolayısıyla alfabenin bazı kısımları yalnızca bazı topluluklar tarafından kullanılmaktadır.
Arapça ünlülerin Türkçe dengi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bütün Türk yazı dilleri gibi Türkiye Türkçesi de ünlü bakımından (Arapçanın aksine) zengin bir dildir. Bu sebeple Arapça alıntı kelimelerin ünlüleri, Türkiye Türkçesinde telaffuzla artmıştır; a > a, e; u > u, ü, o, ö gibi genişlemeler görülmüştür. Arapça uzun ünlüler Türkçenin imlâsında bazen gösterilmez (bk. Yazım Kılavuzu 1 Mayıs 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.).
Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]
Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]
Ek kaynaklar[değiştir | kaynağı değiştir]
Dış bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]
Yazı kaynağı : tr.wikipedia.org
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.