peygamber efendimiz sabah namazından sonra ne yapardı
peygamber efendimiz sabah namazından sonra ne yapardı Ne90'dan bulabilirsiniz
Peygamber Efendimizin bir günü nasıl geçerdi?
Hz. Peygamber için güneşin batması, yani akşam namazı vakti bir önceki günün sonu ve yeni günün başlangıcı anlamına gelmekteydi. Yatsı vakti girince mescitte sahâbîlerin toplanması alışkanlık haline gelmişti. Gece ibadet için kalktığında dişlerini temizler, abdest alır ve ibadet ederdi. Hz. Peygamber geceleri tabiri caizse “gönlüne göre” dakikalarca rükûda ve secdede kalarak, uzun uzun namaz kılardı. Hz. Âişe onun gece namazıyla ilgili “Ne kadar sürerdi, nasıl kılardı? diye sormayın, çünkü huşûunu, lezzetini, uzunluğunu tarif etmeye gücüm yetmez” demiştir.
Şikâyetleri dinlerdi
Sabah namazını kıldırdıktan sonra Hz. Peygamber’in günlük faaliyet çizelgesinde sıra, en çok önem verdiği ve vakit ayırdığı hususlardan birisine, yani ashabı ile meşgul olmaya gelirdi. Namazı kıldırdıktan sonra mescitten çıkmaya yeltenmez, yüzünü ashâbına dönerek güneş doğuncaya kadar oturmaya devam ederdi. Bu şekilde beklemeye çok önem verirdi. Resûlullâh’ın ashâbıyla sohbetleri sabah namazından sonra başlar; güneş doğup bir miktar yükselinceye kadar da devam ederdi.
Sohbetten önce Resûlullâh, çevresindeki sahâbîlerle tokalaşır ve kucaklaşırdı. Hz. Peygamber’in sahâbîlerle olan ilişkisinde merkezî rol oynayan yer Mescid-i Nebevî’dir. Mescid-i Nebevî, sabah namazıyla yatsı namazı arasındaki süre boyunca ve bazen de gecenin ilerleyen saatlerinde Resûlullah ile sahâbe arasındaki sohbetlere ev sahipliği yapmıştır. Resûlullah gün boyu Mescid-i Nebevî’de sahâbîlerin sorularını cevaplandırır, dilek ve şikâyetlerini dinleyip ihtiyaçlarını giderir, yanlışlarını düzeltir, görevler verir, hitap eder, hediyeler verir, hediyeleri kabul eder, Medine dışından gelenlerle görüşür, torunlarıyla vakit geçirir, istirahat ederdi.
Kendi işini görürdü
Hz. Âişe’ye “Resûlullah evde nelerle meşgul olurdu?” diye sorulduğunda “Diğer erkekler ne yapıyorsa onu yapardı” dedikten sonra elbisesini temizler, koyununu sağar, kimseye buyur etmez, kendi işini kendisi görür, aile fertlerine de işlerinde yardımcı olurdu.” diyerek Resûlullah’ın evde yapıp ettiklerini sıralamıştır. Hz. Peygamber’in evde ayrıca deri parçalarını üst üste koyup dikerek ayakkabı yaptığı, elbisesini tamir ettiği, toprakları sulamada kullanılan büyükbaş hayvanların yemlerini verip, evi süpürdüğü, devesinin ayaklarını bağladığı, gerek Hz. Âişe gerekse yardımcısı Enes tarafından ifade edilmiştir.
Hz. Âişe, Resûlullah’ın evde iken hiç boş durmadığını, ya ihtiyaç sahibi bir kimsenin ayakkabısını yamadığını ya da kocası ölmüş fakir kadınlar için elbise tamir ettiğini en çok da yama işi ile meşgul olduğunu ifade etmiştir. Resûlullah, günlük kişisel bakımını da evinde gerçekleştirirdi. Saçlarını yıkar, tarar, şekillendirir, gözlerine sürme çeker, tırnaklarını keser, vücut temizliğini yapar, dişlerini temizler, çamaşırlarını yıkar ve gerek saçına gerekse vücuduna güzel kokular sürerdi.
Hz. Peygamber, seferler, umre ve hac yolculukları dışında Medine’de, Mescid-i Nebevî çevresinde sakin bir hayat sürmüştür. O, Medine günlerinde fırsat buldukça üzüm bağlarına, hurma bahçelerine, tarım arazilerine, kuyu başlarına gider; buralarda soluklanır, dinlenir, derin düşüncelere dalıp dünya ve ahiret hallerine dair ashâbıyla sohbet ederdi.
Hatıralar bırakırdı
Gün içerisinde zaman zaman Medine’deki mahalle mescitlerini ve Kubâ mescidini ziyaret etmiştir. Ayrıca sahâbîlerin davetlerini geri çevirmemeye özen gösteren Resûlullah, zamanı elverdiği ölçüde zengin-fakir, kadın-erkek ayırımı yapmaksızın davetlere icabet etmiş, misafir olduğu evlerde namaz kılmış, hane sahiplerine dua etmiş ve ev halkı için geride unutulmaz hatıralar bırakmıştır.
Hz. Peygamber yemek dâvetleri yanında sıklıkla hasta ziyareti vesilesiyle de sahâbîlerin evlerine misafir olmuştur. Kimi zaman yaya kimi zaman binekli olarak gerçekleştirdiği bu ziyaretlere giderken ve gelirken, yollarda çeşitli olaylarla karşılaşmış, bu olaylara gerekli gördüğü takdirde sözlü ve fiilî olarak müdahale etmiş, beğendiği ya da hoşlanmadığı durumları açıklamıştır.
Sonuç olarak Hz. Peygamber, kendisine bahşedilen ömür nimetini en güzel şekilde değerlendirmiş, geçip giden zamane bigâne bir tutum sergilemeksizin, her anını şuurla idrak etmeye gayret göstermiş, gecesiyle gündüzüyle 24 saatini dikkatli bir şekilde planlayarak bereketli bir ömür sürmüştür.
Şehzadebaşı Camii
Şehzade Camii (Şehzade Mehmet Camii ya da Şehzadebaşı Camii olarak da bilinir), İstanbul’un Fatih ilçesinde Şehzadebaşı semtinde yer alan ve Mimar Sinan tarafından yapılan camidir. Padişah I. Süleyman (Kanuni) tarafından Saruhan sancak beyi iken 1543’te 22 yaşında ölen oğlu Mehmed adına yaptırılmıştır. Camiyi 1543-1548 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırdı. Mimar Sinan’ın “Çıraklık eserim” dediği camidir.
Caminin 18.42 metrelik kubbesi 4 büyük yarım kubbeye yaslanır. Şadırvan avlusu 12 sütunda 16 kubbelidir. İkişer şerefeli çift minaresi vardır. İmaret ve medrese, tabhane ve türbeler cami bahçesinde ve arka sokaktadır. Şehzadenin türbesi de çinilerle süslenmiştir. Ortada bulunan sanduka Şehzade Mehmet’e, sağ taraftaki ise Şehzade Cihangir’e aittir. Solda Hümaşah Sultan’ın, şehzadenin solunda ise Rüstem Paşa’nın türbesi vardır.
Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden olan cami, 4 yılda tamamlanmıştır. Sinan’ın çıraklık eseri Şehzade Camii, kalfalık eseri olarak tanımladığı Süleymaniye Cami, “Ustalık eserim” dediği Edirne’deki Selimiye Cami, onun mimari dehasını ortaya koyan en güzel eserlerdir.
Şehzadebaşı Camii’nde Mimar Sinan, yarım kubbe sorununu ilk kez ele almış ve 4 yarım kubbeli bir yapı oluşturmuştur. Burada Rönesans dönemi mimarlarının hayallerini inşa etmiştir. Kare plana sahip olan caminin üzeri yarım küre biçiminde büyük bir kubbe ile çevresinde 4 yarım kubbeyle örtülüdür.
Yeryüzündeki ilk ibadet mekanı: Kâbe
İslam aleminin kıblesi olan Kâbe, yeryüzünde alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ibadet mekânıdır. Kâbe’nin ilk defa Hz. Âdem tarafından inşa edildiği ve yapımına meleklerin yardım ettiği rivayet edilmiştir. Daha sonra Kâbe Allah’ın emriyle Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yeniden yapılmıştır (Bakara, 2/124-129). Mekke’de Mescid-i Haram’ın ortasında yer alan Kâbe, “dört köşeli, küp şeklinde nesne” anlamına gelmektedir.
Kuran-ı Kerim’de adı iki defa geçen Kâbe’ye; Beyt, Beytullah, el-Beytü’l-atîk, el-Beytü’l-harâm gibi çeşitli isimler de verilmiştir. Kâbe’nin bulunduğu yöne yani kıbleye doğru yönelmek namazın şartları arasında yer alır. Hac ve umre ibadetinin unsurlarından biri olan tavaf da Kâbe sola alınmak suretiyle Hacerülesved’in bulunduğu köşeden başlayarak Kâbe’nin etrafında dönmek suretiyle yapılır.
Kesilen koyundan geriye kalan
Bir gün Allah Resûlü’nün evinde bir koyun kesilir. Âişe annemiz koyunun ön kolu hariç etin tamamını komşulara dağıtır. Hz. Peygamber evine geldiği zaman “Koyundan ne kadar kaldı?” diye sorar. Âişe validemiz: “Koyunun şu ön kolu hariç hiçbir şey kalmadı” şeklinde cevap verir. Eşinin sözlerine karşılık Allah Resûlü’nün verdiği cevap çok anlamlıdır: “ (Demek) ön kolu hariç tamamı (bize sevap olarak) kalmıştır.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 3)
Yazı kaynağı : www.milliyet.com.tr
Sabah Namazından Sonra Yapılabilecek Faziletli Bir Amel
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.
Yazı kaynağı : www.islamveihsan.com
Resulullah güne namaz ile başlardı - Son Dakika Haberler
Hazreti peygamber teheccüt namazını kıldıktan sonra sabah namazı için hazırlık yapar ve sabah namazının sünnetini evde kıldıktan sonra farzını cemaatle eda etmek için mescide geçerdi. Mescide geldiğinde sahabesine şefkatle bakar, namaza gelmeyenlerin neden gelmediklerini sorardı. Az sonra Bilal sabah ezanını okur, kamet getirir ve Efendimiz namaz için ön tarafa geçerdi. Efendimiz güne sabah namazı ile başlardı. Namazdan sonra bir miktar, zikir yapar, tefekkür eder, Kur’an okur ve bazen dört bazen sekiz olmak üzere Duha namazı kılar ve evine giderdi. işrak namazı kılardı.
Enes bin Malik’ten rivayet edilen hadis şerifte Hazreti Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar oturarak Allah’ı zikreder, sonra iki rekât namaz (işrak namazı) kılarsa, ona makbul tam bir hac ve bir umre sevabı verilir.” Enes (ra) der ki: “Tam bir hac ve umre sevabı” buyurdu. Bu sözü üç defa tekrar etti. (Tîrmizi)
İl ilnamaz vakitleri
Hazreti Peygamber, yatağına girdiğinde namaz için olduğu gibi abdest alır, sağ tarafına uzanır ve dua ederdi.
Yatağa geçtiğinde şöyle dua ediyordu:
‘Allah´ım, kendimi sana teslim ettim.
Yüzümü sana döndürdüm.
İşimi sana teslim ettim.
Sırtımı sana dayadım, seni saydığım için. Senden başka sığınacak yer yoktur. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin peygamberlerine iman ettim. Derdi
HZ. PEYGAMBER ZAMANI İSRAF ETMEZDİ
Hazreti peygamber zamanı israf etmemeye önem gösterir ve işlerini ertelemezdi. Sabah namazının ardından zikrini tamamlar ve sonra gelen misafirleri kabul ederdi. Gelenler ona sorular sorar sohbet ederlerdi. Hazreti peygamber sorulan her soruya sabırla cevap verir ve bu insanlara İslam’ı anlatırdı. Sahabesi ile sohbet eder onların sorunlarını dinler, sıkıntı olanlara yardımcı olur, dini meselelerde bilgilendirir, rüya görenlerin rüyalarını yorumlardı.
Zaman akıp giden bir nehir gibidir. Günler aylar yıllar hızla geçer ve insanlardan birçok şey alıp götürür. Hazreti Peygamber, bir dakikalık zamanı dahi boşa harcamaz ve insanlara faydalı oluyordu. Evine geldiğinde eşleriyle sohbet eder, işlerine yardımcı olur, elbise ve ayakkabılarını tamir eder, hayvanları sağardı” (Ahmet bin Hanbel)
Öğle vakti girdiğinde namaz için hazırlık yapar ve namazı her zaman olduğu gibi cemaatle kılmaya özen gösterirdi. Öğle namazının ardından kısa bir istirahate çekilir ve bir miktar uyurdu. Yapılan araştırmalara göre, öğle vakti bir miktar uyumak hem zihnimizi dinlendiriyor hem de beyni zinde tutuyor. Hz. Peygamber kaylule uykusuna önem verir ve bunu sahabesine de tavsiye ederdi.
Hazreti Peygamber Bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Öğleyin kaylüle yapan insan bir sünneti ihya ettiği gibi aynı zamanda dinç olur gece namazlarını teheccüdü kılacak gücü kendinde bulur. Fırsatı olan bu sünneti yerine getirirse iyi olur”
ÇOCUKLARINIZI NAMAZA TEŞVİK EDİN
Çocuklarınıza namazın önemi hakkında bilgi verin
Namazlarınızı çocuklarınızla birlikte kılın
Çocuğunuzu Resulullahın örnek yaşamı hakkında bilgilendirin
Çocuğunuza İslam’ı anlatırken, korkutmayın tehdit etmeyin.
Yazı kaynağı : www.milligazete.com.tr
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.